Bir milletin felâkete uğraması demek
o milletin hasta, hastalıklı olması demektir
Bütün bu tarihî olaylar, O’nun bir vatanperver ve gözlemci aydın, asker, önder ve devlet kurucusu olarak, sosyal hayatımızın dertlerine ilişkin somut, elle tutulur, açık seçik teşhislerde bulunmasını ve yine somut, açık, inandırıcı, kesin kurtuluş önerileri ve çareleri düşünüp ileri sürmesini gerekli kılmıştır. O şöyle der: "Bir milletin felâkete uğraması demek, o milletin hasta, hastalıklı olması demektir. Bu sebeple kurtuluş, toplumdaki hastalığı tespit ve tedavi etmekle elde edilir." Yine O, "mazinin hatalarını kökünden temizlemek, düzeltmek" gerektiğini belirtir. Eğitimle ilgili hastalıklar ve hatalar ise, pek tabiî, bunların başında gelmektedir.
Atatürk’ün eğitimimizin durumuna ilişkin başlıca gözlem ve teşhislerini birkaç maddede toplayabiliriz:
1. Toplumumuzda yaygın
bir bilgisizlik vardır
"Bu memlekette eskiden beri bilgisizlik devam ediyor. Eski idareler, bu bilgisizliği devam ettirmeyi kendi devamları için gerekli görüyorlardı. Bu memlekette cehaleti süratle ortadan kaldırmak lâzımdır. Başka kurtuluş yolu yoktur."
Atatürk’ün bu teşhisi, Namık Kemal’in bir görüşünü hatırlatıyor. O da şöyle yazmıştı: "Devletin en sevindiği şey bilgisizliktir."
Atatürk’ün, bilgisizlik ve bunun zararları konusunda yaptığı bazı gözlemlerine göz atalım:
"Milleti yüzyıllarca başkalarının hırs ve faydalanma aracı kılan en büyük düşmanı bilgisizliktir. Milleti yüzyıllarca kendi benliğine sahip yapmayan, milleti yüzyıllarca kendi hakkında ihtiyatsız bulunduran hep bu bilgisizliktir. Hükümdarların, şunun bunun milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi öz arazileri gibi saymaları hep milletin bu bilgisizliğinden istifade edilmek sayesinde idi. Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden önce, bütün kuvvetimiz, bütün süratimizle bu bilgisizliği yok etmeye mecburuz. Burada bilgisizliği yalnız okuyup yazmak manasına almıyoruz..."
"Biz cahil dediğimiz vakit mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.
Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakikî âlimler çıkar."
"Bu memleketin asıl sahibi ve toplumumuzun esas unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır."
"Bir milletin yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni okuma yazma bilmezse, bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması lâzımdır."
(Devam edecek)