Baskılara karşı koymak!..
Türkiye, Sovyetlerin dağılmasıyla bir noktada ortada kalan ve nereye savrulacağı belli olmayan ülkelerin ittifaka alınmasıyla Avrupa güvenliğinin daha istikrarlı bir duruma gelebileceğini düşünerek, NATO dokümanlarında da yer alan genişlemeyi prensip olarak kabul etmiştir. Hatta bunu desteklemiş ve ittifaka girecek ülkeler için kolaylaştırıcı rol oynamıştır.
Genişleme amacı dışına çıkıyor
Ancak genişlemede, Avrupa güvenliğinin istikrara kavuşması düşüncesinin aşıldığı, Rusya''nın manevra alanını daraltmaya, ABD''nin kontrol alanını genişletmeye yöneldiği görülmüştür. Bu durum, beklenenin tam aksine Avrupa güvenliğini riske sokmuştur. ABD''nin bunu yaparken, yeni üyelerin kendisine olan ihtiyacını istismar ederek siyasi kazanç sağlamaya çalışması da dikkat çekmiştir.
Genişlemeyle sıkıştırıldığını gören Rusya''nın Ukrayna''ya saldırması, konunun doyum noktasına geldiğini gün yüzüne çıkarmıştır. ABD/NATO, yine de bu hedefinden geri adım atmamıştır.
ABD/NATO, bugüne kadar NATO''ya katılmayı, politikalarına ters geldiği düşüncesiyle istemeyen İsveç ve Finlandiya''yı, Rusya''nın Ukrayna saldırısını işaret ederek ittifaka katılmasını teşvik etmiş ve fırsatın kaçmaması için de hızlandırmıştır. Ukrayna''ya da olağanüstü destek sağlayarak Rusya''yı yıpratıp, amacına ulaşma yolunda ilerlemektedir.
Türkiye ikilem içinde
Aslında Türkiye, genişlemenin doyum noktasına geldiğini, bundan sonrasının Avrupa''nın güvenliğine değil, istikrarsızlığına sebep olacağının farkındadır. Ancak NATO''ya katkısı oldukça fazla olan, güvenilir ve NATO hedeflerinin gerçekleşmesine özen gösteren bir üye olmanın bilinciyle hareket ederek, bu ülkelerin ittifaka kabulüne itiraz etmenin doğru olmayacağını değerlendirip, katılımlarını desteklemek durumunda kalmıştır.
Fakat bu ülkelerin, Sovyetlerden ayrılıp kendilerini ittifakın içine atarak kurtulmaya çalışan diğer ülkeler gibi masum olduklarını kabul etmek mümkün değildir. Üstelik gelişmiş ve kendilerine yeterli olan ülkelerdir. En önemli özelikleri ise, Türk ve Türkiye düşmanlığıdır.
İsveç ve Finlandiya''nın, bölücülere/teröristlere destek vermesi, himayesi, propagandalarına imkân tanıması, ülkelerinde rahatça hareket etmeleri ve suçluları barındırması görmezden gelinemez. Finlandiya''nın, AB dönem başkanıyken verdiği sözleri tutmamasını, GKRY''nin AB''ye kabulüne destek ve onay vermesini hatırlamamız ve hatırlatmamız gerekir.
İsveç''in, "sözde Ermeni soykırımının" meclislerinde kabulüne, Suriye''de PYD/PKK''ya destek vermesine, her iki ülkenin de Türkiye''nin Doğu Akdeniz''deki hak ve çıkarları karşısındaki tutumlarına da bakmak gerekir.
Bu iki ülkeye onay vermenin, Türkiye''nin Rusya''yla olan ilişkilerini sıkıntıya sokacağı da hesaba katılmalıdır.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya''nın ittifak üyeliğine prensipte olur vermesine rağmen, bunu onaylamasının kendisine getireceği dezavantajları da düşünmek zorunda olduğundan ve bugün kendilerinden istenen hususları gerçekleştirseler de, onaydan sonra tekrarlamamalarının garantisi de olmadığından ikilem içinde kalmıştır.
ABD, F-16 konusunu bilerek uzatıyor
ABD''nin, Türkiye''ye F-16 uçakları ve modernizasyon kitleri satışını şarta bağlanmasını Kongre onay taslaklarından çıkarmasına rağmen, bu konudaki görüşmeleri uzatarak zamana yaymaya çalıştığını fark etmemek mümkün değildir. Bunu İsveç ve Finlandiya''nın üyeliklerinin onaylanması için ellerinde bir koz olarak bulundurmaya devam edecekleri de anlaşılmaktadır.
Onay vermeyen diğer bir ülke olan Macaristan''ın da, Aralık ayında bu onayı vereceğini beyan etmesiyle Türkiye üzerindeki baskının arttığı anlaşılmaktadır. Türkiye''nin, Finlandiya''nın durumunu, İsveç''e nazaran "kötünün iyisi" olarak tanımlaması, onaya kademeli onay vereceğini çağrıştırmış ve ortak çıkarları olan bu ülkeleri tedirgin etmiştir. Bu nedenle her iki ülke de, ittifaka birlikte girmekte ısrar etmektedir.
***
Önümüzdeki dönemde NATO yetkililerinin, İsveç ve Finlandiya Başbakanlarının Türkiye''ye ziyaret trafiğinin artacağı, bir an önce onay vermesi için çaba gösterecekleri anlaşılmaktadır.
Türkiye''nin kendi çıkarlarını ön planda tutarak bu süreci yürütmesi, önceki örneklerinde görüldüğü üzere, NATO ve diğer ülkelerce verilen sözlerin, sonradan tutulmadığını dikkate alması yararlı olacaktır.