1945 yılı, İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına yaklaşırken, Asya-Pasifik bölgesindeki savaşın son aşamalarına tanıklık etti. Bu dönemde ABD'nin Japonya'ya yönelik stratejik bombardımanları, savaşın seyrini değiştirmeyi hedefliyordu.
Bu kapsamlı operasyonlardan biri, 9-10 Mart 1945 tarihlerinde gerçekleştirilen Meetinghouse Operasyonu'dur. Tarihin en yıkıcı hava saldırılarından biri olarak kabul edilen bu operasyon, Tokyo'nun büyük bir kısmını yok etmiş ve yüz binlerce sivilin ölümüne neden oldu.
Meetinghouse Operasyonu'nun kökenleri, savaşın sonlarına doğru Japonya'nın direncini kırma stratejisine dayanıyordu. 1944'ün sonlarına doğru, ABD'nin Pasifik Tiyatrosu'ndaki stratejik bombardıman harekâtı, Japon şehirlerini hedef alarak ülkenin endüstriyel kapasitesini ve moralini çökertmeyi amaçlıyordu.
Ancak, Japon şehirlerinin yoğunluğu ve sıkı savunma sistemleri, bu bombardımanların etkinliğini sınırlıyordu. Bu nedenle, ABD askeri yetkilileri, daha yıkıcı bir strateji benimsemeye karar verdiler.
BASKININ HAZIRLIK SÜRECİ
Meetinghouse Operasyonu'nun planlaması, 1944'ün sonlarına doğru başladı. ABD Hava Kuvvetleri, Tokyo'nun kalbini hedef alarak şehirde geniş çaplı bir yangın felaketi yaratmayı hedefliyordu. Bu strateji, özellikle Tokyo'nun ahşap yapılarla dolu olan ve sıkışık mahallelerden oluşan yapısını göz önünde bulundurarak tasarlandı.
Napalm ve M-47 yangın bombalarının kullanılması, şehirde büyük çaplı yangınlar çıkarmayı ve bu sayede hem endüstriyel hem de sivil altyapının tahrip edilmesini amaçlıyordu.
Uzmanlar, bu dönemde ABD'nin hava saldırılarının etkisini değerlendirirken, “Japonya'nın şehir altyapısı ve endüstriyel kapasitesi büyük ölçüde ahşap yapı ve yoğun nüfus nedeniyle hassas bir noktadaydı” şeklinde bir analiz yapıyorlardı.
YANGIN VE NAPALM BOMBASI ATILDI
Bu bağlamda, Dr. Michael Davis, askeri tarihçi ve hava saldırıları uzmanı, operasyonun başarısını şöyle değerlendiriyor: “Tokyo'nun yapısal ve nüfus yoğunluğu, bu tür bir yıkıcı bombardımanın etkisini artırdı. Napalm ve yangın bombaları, şehirde hızla yayılan yangınlara neden olarak büyük bir yıkıma yol açtı.”
9 Mart 1945 sabahı, ABD’nin XXI Bombardıman Kotutanlığı, 334 B-29 Süper Kralcı bombardıman uçağıyla Tokyo'ya hareket etti. Operasyonun ana hedefi, şehir merkezinde büyük çaplı bir yangın başlatmak ve bu şekilde Japonya'nın savaş kapasitesini köklü bir şekilde sarsmaktı.
Uçaklar, 3 saat boyunca şehri bombaladı. Bu süre zarfında Tokyo'ya toplamda 1.665 ton M-47 yangın bombası ve napalm yağdırıldı.
Bombardımanın hemen ardından, şehrin büyük bir kısmı alevler içinde kaldı. Tokyo'nun eski ahşap yapılarının ve dar sokaklarının, yangının hızla yayılmasına neden olduğu belirtildi. Yaklaşık 250 bin bina tamamen yok oldu ve yaklaşık 100 bin sivil hayatını kaybetti. Bu, savaşın en kıyıcı hava saldırılarından biri olarak tarihe geçti.
TOKYA ADETA HARİTADAN SİLİNDİ
Dr. Linda Roberts, askeri tarihçi ve stratejik bombardıman konusunda uzman, bu operasyonun etkilerini şu şekilde açıklıyor: “Meetinghouse Operasyonu, Tokyo’daki sivil ve endüstriyel altyapının büyük bir kısmını yok etti. Saldırı, sadece askeri değil, sivil hedeflere de yönelerek kapsamlı bir yıkım stratejisinin parçası oldu. Bu tür operasyonlar, sivil altyapının hedef alındığı, stratejik olarak köktenci bir yaklaşımdı.”
Meetinghouse Operasyonu'nun sonuçları, Japonya’nın savaş kapasitesini önemli ölçüde etkiledi. Tokyo’nun büyük bir kısmının yok edilmesi, Japon hükümetinin savaşın devamına olan direncini ciddi şekilde azalttı. Sivil kayıplar ve şehirdeki büyük tahribat, savaşın nihai aşamalarında Japonya'nın teslimiyetini hızlandırdı.
Operasyon, aynı zamanda savaşın etik boyutları açısından tartışmalara neden oldu. Sivil kayıpların bu denli yüksek olması, hava saldırılarının savaşın ahlaki sınırlarını zorladığı konusunda geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Ancak, askeri strateji açısından bakıldığında, Meetinghouse Operasyonu’nun Japonya'nın savaş kapasitelerine etkisi büyük oldu.
OPERASYON ÇARPICI BİR ÖRNEK
Meetinghouse Operasyonu'nun tarihi bağlamı, savaşın son dönemlerindeki stratejik bombardımanın etkilerini ve sivil kayıpların savaş stratejileri üzerindeki etkilerini anlamak açısından önemli bir dönemeçtir. Bu operasyon, savaşın karmaşıklığını ve siviller üzerindeki etkilerini gözler önüne sererken, aynı zamanda savaş stratejilerinin insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerini de gösteren çarpıcı bir örnektir.