Başkanlık gelince Zeki Müren de bizi görecek mi?
Haziran seçimlerinin bir türlü idrak edemediğiniz o sihirli cümlesi neydi?
"Verin 400 milletvekilini bu iş huzur içinde çözülsün..."
Yani verin 400 milletvekilini alın refahı, huzuru, terörden arınmış bir Türkiye'yi, Orta Doğu'da lider Türkiye'yi, dış borcu sıfırlanmış, millî gelirinin yükselişi doların yükselişine tur bindirmiş ekonomiyi, vizesiz dünya turunu, Messi'li, Ronaldo'lu, Neymar'lı birinci lig takımlarını..."
Verdiniz mi peki?
Vermediniz!
Vermediğiniz gibi bir de üstüne üstük yetmezmiş gibi memleketi eski Türkiye'de olduğu gibi koalisyona mecbur bıraktınız!
Allah'tan devleti sâhipsiz bırakmayacak liderler vardı ve tekrar seçimlere gidildi. Yine "inadım inat..." diyerek 400 milletvekili vermediniz, verseniz sanki elinize yapışacaktı. Olsun haziran seçimlerinden biraz olsun ibret almıştınız da 400 olmasa da yine tek başına iktidar verdiniz ve o cânım istikrar avdet etti siyasete de derin bir nefes aldık...
İşte o derin nefesle fiiliî durumu değiştirmenin ve kitabına uydurmanın zamanının geldiğini anladık...
Ülkenin her tarafından, 81 il ve 923 ilçenin, 35 bin civarındaki köyün ve 17 bin civarındaki mahallenin tamamından, yaylalardan, mezralardan, dağlardan, ovalardan yükselen, ülkenin her kesiminden, zengininden, fakirinden, doktorundan, mühendisinden, hocasından, işret ehlinden, âliminden, câhilinden, gazetecisinden, facebook ve twitter fenomenlerine kadar toplumun her kesiminden yükselen başkanlık sistemine geçiş taleplerine kulak verdik...
Ve gereğini yaptık, TBMM'de komisyondan geçirdik. Yakında TBMM'de oylayıp yeterli oy aldığı taktirde referanduma gideceğiz, yani millete soracağız, yani size soracağız size daha ne istiyorsunuz!
Sakın ola ki haziran seçimlerinde yaptığınız gibi yapmayınız, Türkiye'yi yine o eski Türkiye'ye dönüştürmeyiniz! Ülkeyi koalisyonlara mahkûm etmeyiniz, siyasetin ayaklarına koalisyon prangalarını vurmayınız! Her kafadan ayrı ses çıkmasına müsaade etmeyiniz. Hem bizim müziğimiz bile tek sesli, bağlama neyinize yetmiyor ki Batı'ya özeniyorsunuz ve çok sesliliğe prim veriyorsunuz?!
Tanzimat'tan evvel nasıl gâvura gâvur diyebiliyorsak, başkanlık ile birlikte artık Türk'e "Türk" diyebileceğiz, "bu millet" demeyeceğiz.
Her şey Türk için Türk'e göre Türk tarafından olacak.
Halep'te, Kerkük'te, Musul'da nasıl indiyse, nerede bir Türk'ün canı yansa oraya Türk'ün yumruğu inecek, Esad nasıl gününü gördüyse, Ege Denizi'nde bırakın adaları kayalıkları bir tarafa, denizin dibindeki çakıllara bile el konulacak, Yunan balıkçılara kaya balığından başka balık tutmak bile yasaklanacak, Musul'a plaka veremedik ama Kuzey Kıbrıs şehirlerine 82 den başlamak üzere plaka verilecek!
Hızlı karar veren ve uygulamaya geçen bir devlet hayata geçecek, yatırım projeleri bürokrasinin hantal çarkları arasında küflenmeyecek.
İstanbul'a kanal açılarak yapılacak olan ikinci Boğaz'dan sonra Sinop ile Mersin arasında bir kanal açarak hem Karadeniz ile Akdeniz birbirine ikinci kez bağlanabilecek, Çorum, Yozgat, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde sâhil şehirleri arasındaki güzide yerlerini alacak ve bu kanal üzerine onlarca gerdanlık gibi köprü yapılabilecek.
Faizler ve Dolar bir daha yükselmemek üzere yere çakılacak, Balkanlardan soğuk hava dalgalarının yurdumuza girişi engellenecek, lodosa radar konulacak ve artık sert ve hızlı esemeyecek!
Kılıçdaroğlu'nun kardeşi CHP Genel Başkanı, Nihat Doğan Halep Büyükelçisi, Tuğçe Kazaz ne isterse o olacak...
Ofsayt kuralı kaldırılarak futbol müsâbakalarının bol gollü geçmesinin önü açılacaktır...
Pek, Zeki Müren de bizi görebilecek mi?
İşte onu bilemiyorum...
Zeki Müren de görmeyiversin artık!