Başbakanın sıkılmayan eli...
25 Mart 2009 tarihinde Keş Dağı'nda düşen helikopterde Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları hayatlarını kaybettiler...
Binali Yıldırım dönemin Ulaştırma Bakanı'ydı...
"Kazadan kaza çıkarmayın, gereğinden fazla kaldı gündemde" sözleriyle kazınmıştı ülkücülerin hafızalarına...
Helikopterin düşmesinin ardından başlayan arama ve kurtarma çalışmaları tam bir faciaydı. Helikopterde bulunan gazeteci İsmail Güneş saatlerce telefonla konuşmasına rağmen yeri bulunamadı ve hayatını kaybetti...
Facia yalnızca arama ve kurtarma faaliyetlerini yürüten devlet kurumlarına ait değildi, facia, krizi yönetemeyen parti merkezinde de yaşandı.
"Alperenler inin o dağlardan, devlet bütün kuvvetiyle orada" diyen bir yetkili sesi parti genel merkezinden yükselirken, Muhsin Yazıcıoğlu'nu seven vatan evlâtları ise dondurucu soğuklara aldırmadan, donma tehlikesine aldırmadan dağlardaydı...
Enkazın ve naaşların bulunmasının ardından gerçekleşen cenaze törenleri cumhuriyet tarihinin en büyük katılımıyla gerçekleşti. Millet, gönlünü Muhsin Yazıcıoğlu'na türbe yaptı...
Ve hukukî süreç başladı...
Tam bir rezâletti hukukî süreç...
Düşen helikopterin parçalarını toplayarak enkaz yerinden helikopterle uzaklaşan devlet yetkililerinin bir fotoğrafı yayınlandı; tekmili birden otuz iki dişiyle sırıtan yetkililerin fotoğrafıydı bu fotoğraf ve ellerinde helikopterin parçaları vardı.
Mahkemede "Neden o parçaları söktünüz?" sorusuna, "Hatıra olsun" diye cevap verdiler...
O fotoğrafın yayınlanmasının ardından, "Ülkücülerin raconu bitmiştir" başlığıyla yazdığım yazının bugün de arkasındayım.
Ülkücülerin 1 numarası olarak tarihe geçen, hepimizin Ülkü Ocakları Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun en başta yakın arkadaşları, geride bıraktığı parti yetkilileri, Ülkü Ocaklılar olarak hepimiz çok ama çok kötü bir sınav verdik...
O gün helikopteri 'Ergenekon' düşürmüştü...
Bugün helikopteri düşüren ise FETÖ...
Ülkücüleri alâkadar eden ne Ergenekon ne de FETÖ...
Asıl soru, Ergenekon ise kim, FETÖ ise kim ve kimlerdi?
Yargılanan kimse var mı?
Yok...
Ceza alan kimse var mı?
Yok...
Vicdanları rahatsız etmeye devam eden, kapanmamış bir dosya olarak hem hukukun hem de vicdanların kanayan yarası olmaya devam eden bu mesele hukukî olarak sonlanmadan, sorumlular ceza almadan kapanmayacak...
Nitekim, geçtiğimiz günlerde Muhsin Yazıcıoğlu'nun kabrini ziyaret eden dönemin Ulaştırma Bakanı, günümüz Başbakanı Binali Yıldırım hiç de beklemediği bir tavırla karşılaştı.
Kabrin başında vatandaşların elini sıkarken, bir el Başbakan Binali Yıldırım'ın uzattığı eli havada bıraktı, sıkmadı o eli... Çünkü kanayan bir vicdan yarası vardı o eli sıkmayanın, çünkü sahih, çünkü sahici, çünkü hesapsız, çünkü hasbî bir Muhsin Yazıcıoğlu sevgisi vardı ve tabii her şeyden evvel bir ülkücü tavrı vardı Başbakanın elini sıkmayan elin...
O onurlu el, Alperen Ocakları Genel Bakanlığı yapan kardeşimiz Doğan Öztaşkın'ın eliydi...
"Kazadan kaza çıktı mı?" diye soran ve Başbakan'dan ziyade dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın elini sıkmayan Doğan Öztaşkın, hem ülkücünün hafızasının da olduğunu hatırlattı Binali Yıldırım'a hem de bu ülkede ülkücüler var oldukça kıyamete kadar 'son ülkücü'nün olmayacağını da hepimize gösterdi...
Vârolasın Doğan Öztaşkın...