Başbakan ve Devlet
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 11 Mart 2010 tarihinde, Ankara’daki sağlık tesislerinin toplu açılış törenindeki meşhur Kunta Kinte’li konuşmasında şöyle demiştir: “Biz bu yola ’halk içinde muteber devlet yok devlet gibi / olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’diyerek çıktık. Devlet feda olur, feda edilir ama vatandaşımızın sağlığı feda edilemez.” (Hürriyet, 12.03.2010).
Önce, Kanuni Sultan Süleyman’ın, edebiyattaki adıyla Muhibbî’nin ünlü beytindeki birinci mısrayı düzelterek beyti yeniden yazalım: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”. Sonra da Kanuni’nin şiirindeki “devlet” sözlerinin anlamlarına bakalım. İkinci mısradaki devlet, “mutluluk, talih” demektir; başbakan herhangi bir sözlükten “devlet”in bu anlamını bulabilir. Birinci mısradaki devlet kelimesinde şair, muhtemelen tevriye san’atı yapmıştır; yani kelimeyi hem “talih” hem de bildiğimiz devlet anlamında kullanmıştır. Ancak şair bir hükümdardır ve sağlıklı olmanın, devletin en yüksek makamında bulunmaktan bile daha mutluluk verici olduğunu anlatmaktadır. Burada “devleti feda etmek” anlamı değil, “devlet makamını feda etmek” anlamı vardır. Dolayısıyla Kanuni’nin şiiri, başbakanın konuşmasındaki “devlet feda edilir” hükmüne dayanak yapılamaz.
Bu yanlışlıklar bir yana, konuşmadaki dehşet verici taraf, başbakanın “devletin feda edilebilir” olduğunu düşünmesidir. Kunta Kinte fantezileri arasında konuşmanın bu kısmı maalesef çok fazla dikkat çekmemiş ve yankı bulmamıştır.
Başbakanın “feda edilebilir” gördüğü “devlet” kavramına yakından bakalım. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde devlet şöyle tanımlanır: “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.” Sözlükte ikinci anlam olarak “devletin yönetim organları” karşılığı verilmiştir.
Hukukçular tarafından yapılan bir tanım şöyledir: “Devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlıktır.” Diğer bir tanım da şöyledir: “Devlet, belirli bir ülkede yaşayan ve bir üstün iktidara (otoriteye) tâbi örgütlenmiş insan topluluğunun meydana getirdiği, sürekliliği ve tüzel kişiliği olan siyasî bir varlıktır.”
Görüldüğü gibi devletin üç temel unsuru vardır: Toprak (hukuk dilinde ülke), insan topluluğu (hukuk dilinde millet, ulus), egemenlik. Egemenlik, hem başka devletler karşısında bağımsız olmayı, hem de iktidar sahibi olmayı ifade eder. Devlet kavramı içine meclis de, hükümet de, mahkemeler de, hülasa bütün resmî organlar ve bu organlarda çalışanlar da girer. Birçok kimse “devlet” deyince sadece “ordu, istihbarat, üst bürokrasi” gibi kurumları aklına getiriyor; “hükümet”i de sanki devletin dışındaymış gibi düşünüyor. Oysa “hükümet” devlet kavramının dışında değil, tam tersine orta yerindedir ve “devlet” deyince, hem ülkenin bütün idari işlerinden sorumlu olduğu için, hem de en fazla kadroyu barındırdığı için ilk önce akla hükümet gelmelidir.
Başbakanın “devlet feda olur, feda edilir” dediği devlet işte budur. Yani toprak (ülke) da feda edilir, millet de feda edilir, egemenlik de feda edilir, meclis de, hükümet de, yargı da feda edilir. O zaman geriye ne başbakan kalır, ne de sağlığı için devleti feda edeceğimiz vatandaş.
Zannederim hiç kimse, günümüzde devlet kurumlarının hızla ve insafsızca yıpratıldığı olgusuyla başbakanın bu sözleri arasında bir ilişki kurmaz. Başbakanın mutlaka dili sürçmüş olmalı.