Başbakan Erdoğan'ın açmazı
Hükümetin terör sorununu Öcalan’a indirgeme kararı PKK’ya karşı mücadeleyi, verilen şehitleri ve katlanılan maliyeti tartışılır hale getirmiştir. AKP iktidarının Öcalan’ı adeta yeniden keşfetmesi (!) teröre ve PKK’ya karşı verilen mücadeleye yeni anlamlar yüklemiş ve bütün parametreleri PKK lehine değiştirmiştir.
Ancak sorun iktidarın terörü, teröristbaşına ihale etmesiyle sona erecek gibi de değildi. Bu ülkenin bir halkı vardır ve o halkın da bu konuda söyleyecekleri olacaktı. Bu nedenle halkın algısını değiştirmek, iktidar için her şeyden öncelikli bir sorun olarak ortaya çıktı. Teröristbaşı Öcalan’ın tavsiyesi ve Başbakan Erdoğan’ın tayini ile Anadolu’ya salınan “akil” zevata da halkın algısını yönetmek görevi verildi.
Yılların hainini kahraman, zalimini mazlum, katliamcısını muhatap olarak ilan etmek kolay bir iş değildir. Aynı şekilde PKK’lı teröristlerin bir anda “aktivist”, PKK terör örgütünün “yasal olmayan örgüt”, teröristbaşının “çözüm ortağı” haline getirilmesi hazmı kolay bir olgu değildir.
Türkiye’nin Güneydoğu’sunu “Kuzey Kürdistan”, DTK’yı “ulusal meclis” ilan etmenin, PKK’lı milisleri “öz savunma gücü” ve malum zevatın “kendi kaderini tayin hakkı” söylemlerinin bölünmenin dışında bir anlama gelmediği de açıktır.
PKK/KCK/BDP üçlüsünün neyi, nasıl ve ne zaman yapacağını çok iyi bildiği anlaşılıyor. AKP iktidarının “çözüm” adı altında Türkiye’yi bölmek gibi bir düşüncesi yoksa ne yaptığını bilmiyor demektir. AKP ya ne yaptığını bilmiyor ya da yaptığının ne anlama geldiğinin farkında değildir. Bir toplumu ayırarak birleştirmek, bölerek bütünleştirmek, farklılaştırarak ortaklaştırmak mümkün değildir.
AKP iktidarı, Güneydoğu’yla ilgili olarak fitnenin her çeşidini, ayırımcılığın her yolunu ve bölücülüğün her unsurunu kullanmıştır. Asimilasyon, inkâr, Dersim, Şeyh Sait vb.. her olgu AKP tarafından, tek taraflı olarak kışkırtıcı bir üslupla istismar edilmiştir.
Türk tarihine ve Cumhuriyete bakışı yönünden PKK ile AKP arasında çok fark yoktur. Her iki anlayış da Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan Kürdistan Teali ve İslam Teali zihniyetinin birer izdüşümüdür. Bu ideolojik yakınlık, AKP’nin İmralı’daki teröristbaşıyla anlaşmasını kolaylaştırmıştır.
Ancak AKP’nin İmralı’daki hükümlüyü resmi muhatap, halk önderi ve bilge adam haline getirmesi kendi konumunu daha da zora sokmuştur. “Savaşa da barışa da hazırız!” sloganı atan kitleleri arkasına alan Öcalan, hem terör örgütü hem de bölge halkı nezdinde meşruiyetini güçlendirmiştir. Teröristbaşı Öcalan, istediği an istikrarsızlık yaratabilecek imkanı eline geçirmiş ve bu arada AKP’nin zaafını da fark etmiştir. Sonuçta Erdoğan’ın, kendi kendisini Türk milletinin düşmanından merhamet dileyen, çözüm talep eden bir konuma düşürdüğünü Öcalan fark etmiştir.
Öcalan, “çözüm” denilen sürecin, Başbakan Erdoğan’ın kaderini kendisine bağlı hale getirdiğini fark etmiştir. Bu yüzden AKP’nin her seçim dönemi öncesi başlattığı terörist unsurlarla görüşme/anlaşma manevrasına izin vermeyeceğini ortaya koymuş bulunmaktadır. Ayrıca Öcalan, Gezi Parkı olayları sonrasında Başbakan Erdoğan’ın içine düştüğü hazin durumu da görmüş, “Yeni Anayasa” ve Cumhurbaşkanlığı konusunda Başbakan Erdoğan’ın açmazının da farkına varmıştır.
Teröristbaşı Öcalan, AKP iktidarı yetkilileriyle daha önce yaptığı görüşmelerde uğradığı hayal kırıklıklarını bu kez yaşamak istemiyor. Verilen sözlerin yerine getirilmesi ve gerekli adımların atılması için iktidarı zorluyor. Son zamanlarda PKK’nın yeniden harekete geçmesinin nedeni budur. BDP/PKK birlikte Güneydoğu’da başlatılan gerilim, çatışma, adam kaçırma ve karakol saldırılarının Öcalan’ın izni ile ortaya çıktığı ve AKP’nin zaafından yararlanmak amaçlı olduğu açıktır.
BDP’nin mitinglerini ‘Hükümet adım at’ sloganı ile yapması aslında bunu anlatıyor.