Yazarımız Orhan Uğurlu'ya yargı konusunda çarpıcı açıklamalarda bulunan Feyzioğlu şunları söyledi: "Yargıda sorun, gazetecilik yapan bir kişinin tutuklanmasında, bir milletvekilinin tutuklanmasında değil. Sorunun kaynağı, yargının siyasi iktidarın emirlerine, talimatlarına, telkin ve tavsiyelerine açık bir sistemin içinde konumlandırılmış olmasında. Türkiye'de toplumu ilgilendiren her soruşturma bir kısım açısından alkışlanacak bir olaydır, bir kısım için de gerçek dışıdır. Siyasi iktidar ya müdahale etmekle suçlanır bir kısım tarafından, diğer kısım tarafından da 'helal olsun' diye. Ama burada adalet yoktur. Bir kişinin suçlu olup olmadığını anlamanın bir tek yolu vardır, o da suçlanan kişinin adil yargılanması."
Feyzioğlu, şöyle devam etti: "Adil yargılanmanın da vazgeçilmez şartı, yargılamayı yapan mahkemeye hiç kimsenin müdahale imkanının bulunmamasıdır. Eğer yargılamayı yapan mahkemeye siyasi iktidarın müdahale şansı varsa toplumun önündeki kişilerin mahkumiyeti ya da beraatı, tutuklanması ya da tahliye edilmesi her zaman için siyasi iktidara bağlıdır. Adalet mekanizmasının iktidar tarafından sopa gibi kullanılması ülkeyi temelsiz bırakır. O zaman vatandaşların her biri 'Benim mahkeme güvencem, benim hakim güvencem' kaygısına kapılır."
"Bir hakimin ya da savcının emir ya da talimatla değil, kanunda yazana göre vicdanına uygun hareket etmesi güvencesinin sistem olmaktan çıktığını, o hakim ve savcının cesaretine, ahlakına ve vicdanına kaldığını belirten Metin Feyzioğlu, şöyle dedi: "Oysa bir hukuk devleti en korkak, en çekingen hakimin ve savcının bile korkusuzca kanunda yazanı herkese eşit uygulanmasını sağlamak olmalı. Eğer bu olmaz da cesarete terk edilirse hukukun uygulanması konusunda vatandaşın güvencesi kalmaz."