Sesi ile müzik piyasasında dikkatleri üzerinde toplayan Tuğba Güven, hikayesini Paramedya.com.tr’ye anlattı.
“İktisat öğrencisiyken son yaz okulunda henüz mezun olmadan ilk başvurduğum yer olan büyük yeşile mezun olur olmaz gişe asistanı olarak başladım.
Terfilerim kısa sürede ve hep aynı şubede oldu,5 yıl sonra bireysel müşteri ilişkileri yöneticisi oldum, sonrasında farklı şubelerde aynı görevi devam ettirdim.5 yıl daha aynı görevi yaptıktan sonra bireysel pazarlama müdürlüğüne bağlı bir birim açıldı, Yaptığım işi genel müdürlük bünyesinde telefonla yapacaktık. Tanıtım toplantısından sonra bu birime geçmeyi kendim istedim çünkü şubelerde artık önümü göremediğim ve çok sıkıldığım bir dönemdi ve genel müdürlüğe gidip gelmemin, farklı pozisyonlara geçmem için bana farklı kapılar açabileceğini düşündüm fakat orası benim sonum oldu.
ROBOT KÖLE OLMAK İSTEMEDİM
O birimde çalıştığım 4 yılın son 1 yılı pandemide geçti ve tabi pandemi şartlarının da etkisiyle nefessiz çalışan robot köle olmaya daha fazla dayanamadım.
Müzik benim hep hayatımdaydı, henüz 4 yaşındayken eline ilk org aldığında şarkılar çalan, söyleyen yetenekli bir çocuktum.
Okullarda da İstiklal marşını okutan, flütü en güzel çalan, sesi en güzel öğrenci oldum hep. Ancak ailesi izin vermediği için konservatuvara gidemeyip ezici sistemin içine atılan çoğu gençten biri oldum.
Üniversitede Eskişehir’de okurken bir yandan haftanın 6 günü aktif sahne aldım fakat sonra o işin de o yaşlardaki ve ailesi asla destek olmayan hatta evlatlıktan reddedecek durumda olan bir genç kız için çok zor olduğunu anlayınca mezun olup ‘yapmam gereken’ işi yapmaya karar verdim.
Bankacılığımın 9.yılında bankanın verdiği ‘odaklanma becerileri’ diye bir kişisel gelişim eğitimine katıldım.
Kafamda tamamen, çabuk dağılan konsantrasyonumu arttırmaya yönelik bir eğitim olacağını düşünmüştüm fakat hayattaki amacımızla ilgili bir eğitimdi ve ben o eğitimden sonra ben neden bu kadar mutsuz olduğum be şey yapıyorum, beni mutlu eden şey müzik ve onu yapmalıyım dedim, harekete geçtim.
MÜZİK EĞİTİMİ ALDI
Türk müziği eğitimi almaya başladım ve 4 yıl boyunca eğitim aldım. Haftanın 3 günü işten çıkıp koştur koştur derslere gittim ortama girince tabi birileri tarafından fark edildim ve kapılar açılmaya başladı.
Sahneler yapmaya başladım, âmâ yine de bir türlü her ayın 1’inde yatan maaşımı kaybetmeye cesaret edemedim.
Aslında ben müzik için bankacılığı bırakmadım. Öyle bir noktaya gelmiştim ki artık, mutsuzluktan ölmek üzereydim, stresten gece göğüs ağrılarıyla uyanmaya başlayıp çok fazla telefonla konuşma beklentisi olan bir yerde olduğum için çenemden rahatsızlandım ve bu işi daha fazla yapmamam gerektiğine karar verdim. Pandeminin de etkisiyle ikale istedim.
Önce kabul etmediler. Performans puanlarım iyi olduğu için işten çıkarma da olamazdı kısa sürede. Zaten 15 yılımın dolmasına 5-6 ay kaldığı için rahat davrandım, siz bilirsiniz dedim ve rahat rahat çalışmaya devam ettim. Birkaç hafta sonra onlar ikaleyi hala istiyorsan ok dediler ve çok kısa bir sürede bitti. Tüy gibi hafifledim ve şu an baktığımda tek pişmanlığım daha önce bankacılığı bırakmadığım…
Ben hiçbir zaman çalışmaktan şikayetçi olmadım. Halen çok çalışıyorum. Derdim köle gibi değil, insan gibi çalışmak ve karşılığını almaktı. Kendimi aşırı değersiz hissettiğim o yerde olmayı bıraktığım için kendimle gurur duyuyorum…