Balyoz'dan "FETÖ"ye...

Bakmayın şimdi Genelkurmay Başkanı'yla 'cheese'li selfiler çektirmelerine, iktidarın "makbul" adamlarından sayılmalarına, bu ülke bir sabah böyle bir manşete uyanmıştı ve bu manşete imza atanlar onlardı.

"Milli orduya kumpas"ın o çığırtkanları, saray davetlerinde "çok özel kişi" statüsünde ağırlanırken, dün, bu manşetle hayatını linç ettikleri askerlerden birinden mektup geldi. Adres: Nevşehir E Tipi Cezaevi!

***

Yok yok ilk çağrıştırdığı gibi değil, mektubu yazan Mutlu Kılıçlı "Balyoz" hükümlüsü olarak değil "FETÖ" şüphelisi olarak tutuluyor cezaevinde!

Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Kılıçlı, Taraf gazetesinin "Fatih Camii Bombalanacaktı" iftirası altında adıyla, sanıyla ve hatta sicil numarasıyla hedef gösterdiği TSK mensupları arasındaydı.

Sonra...

Bizzat Balyoz Davası'na bakan mahkeme beraatine hükmetti. Yargıtay, hakkındaki karara onay verdi. Kılıçlı da Türk Ordusu'ndaki görevine devam etti.

15 Temmuz'a kadar...

15 Temmuz gecesi yaşadığımız eşsiz ihanetten sonra, Kılıçlı'nın iddiası o ki, iki gizli tanık hakkında "darbeye sevindi" diye ifade verdi. Hemen derdest tabii... 29 Temmuz 2016 günü tutuklandığı haberi geldi.

"Asıl FETÖ'cünün" hakkında ifade veren gizli tanıklar olduğunu söylüyor Kılıçlı. Gel çık işin içinden!

Bunlar da devamında yazdıkları:

"Balyoz sanığından FETÖ'cü olmayacağını bu ortamda savcı ve hakime anlatamadım. Balyoz'dan FETÖ'ye. Halen daha aklım almıyor. Emekliliğime on ay kala iftirayla tutuklandım. Ailecek mağdur olduk. Sesimizi kime duyuracağım? Nasıl FETÖ'cü olmadığımı ispat edeceğim? İki gizli tanık taş attı çıkarmaya çalışıyorum. Görev yerim olan Nevşehir İl Jandarma'da beni tanıyan herkes milliyetçi olduğumu bilir. Hem Balyoz'cu, hem milliyetçi olunca birilerinin yine hedef oldum...

Hayatımın hiçbir döneminde FETÖ'cü olmadım. Balyoz sanığından asla ve asla FETÖ'cü olmaz. Bunu kime nasıl anlatacağım?"

Doğru bir soru aslında.

Başta ByLock, bir dizi kriterle kişinin "FETÖ'cü" olduğuna kanaat getirebiliyorsunuz; anladık.

Ya olmadığına?

Bu kriterlere uymadığı halde cezaevinde bulunanlar, "söz savunmanın" dendiği gün "FETÖ'cü olmadıklarını" nasıl kanıtlayacaklar?

***

"Bunlar daha iyi günlerimiz" mi?

Dün sabah, bir dolmuşçuluk geleneği olarak balık istifi düzeninde seyreden minibüste, hemen iki adım önümde duran kadın feryat etti:

- Cüzdanım gitti.

Failleri -minibüstekilerin ortak iddiasına göre-, bu feryattan sadece birkaç dakika önce inen "çakal" tabir ettiğimiz familyaya mensup üç gençti!

Geçen gece de, Laleli'de kapkaççı saldırısına uğrayan bir genç kızın yerde sürüklenme görüntülerini yayınlamıştı dakikalarca haber bültenleri.

Hanidir bitmiş gibiydi veya "asayiş"le maskelenebilir haldeydi;

Ne oldu da kapkaç ve benzeri suçlar yeniden zuhur etti; görünür hale geldi?

Bu efkârın tam yeri;

Aaaaah ah, bunlar memleketin iyi günleri!

***

Ben 100 bine dayandıktan sonra saymayı bıraktım;

On binlerce öğretmen, doktor, asker, polis, hakim, savcı...

Odacıdan şoföre kadar yığınla kamu çalışanı.

Avukatlar.

Kepenk kapatmak durumunda bırakılan esnaf.

Kapısına kilit vurulan fabrikaların işçileri, holdinglerin çok iyi eğitimli yöneticileri.

İşsiz hepsi.

Dahası "başka bir işte çalışamayacak" şekilde kara yedi sicilleri.

Ne yapacaklar?

Aileleri ne yapacak?

Çocukları?

Taş mı yiyecekler? Ot mu kaynatıp koyacaklar sofraya her gece?

Domino etkisiyle, sadece birkaç ay içinde, haklı-haksız onu zaman ve yargı kanıtlayacak ama -adaleti zaten geçtik- hukukiliği dahi tartışılır biçimde aç bırakıldı bu ülkede. Karnını doyuracak "b planı"ndan mahrum bırakıldı.

Merak ediyorum, bunun "doğal sonuçları"na dair çalışma yapan kurum var mı;

Bu insanlar hırsız mı olacaklar? Katil mi olacaklar? Cinnet geçirip toplumsal felaketlere mi yol açacaklar?

Çocukları mesela?

Hangi şartlarda ve hangi duygularla yetiştirilecek;

Devleti koruyoruz diye alınan önlemler "devlet düşmanı", "rejim düşmanı" yeni "uyuyan hücreler" mi yaratacak aslında; ve 100 yıl sonra torunlarımız, yine bir gece, yeni bir "100 yıllık hesaplaşma"nın rövanşı içinde mi bulacaklar kendilerini?

Çok öyle "üst" filan olmasına gerek yok; bir yerlerde, "sürdürülebilir huzur ve refah"a çalışan "makul akıl" var mı?

Yoksa kapılarımızdaki kilit, ev, araba, iş yerlerimizdeki alarm sayısını artırmaya başlayalım mı?

***

Kadın tekmeleyicisini yeniden serbest bıraktıklarına göre, onun için de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın adını kullanıp "salıverin" diyen biri mi var acaba! Olur mu olur!..

Güncel bir şiir denemesi

Sen görgüsüzlüğün resmini yapabilir misin Abidin?

İşin kolayına kaçmadan ama,

Televizyon yayınına et getirtip "açlık sınırında"ki milyonlara karşı "öküz gibi yiyen"in değil,

Ne de "yaaa parası olmayan da gitsin yarım ekmek döner yesin" diyebilen kendini bilmezin,

Ne de "kişneme"yi andıran kahkahaların yaralı, yaslı, her dem diken üstünde bir millete karşı...

Sen densizliğin resmini yapabilir misin Abidin?

Yazarın Diğer Yazıları