Balyoz, SAT komandoları, at kuyruklu polis
Eskiden, gündem, arada bir değişirdi. Sonra sık sık değişmeye başladı. Sonra her gün, sonra iki, üç; şimdi günde dört kere değişiyor. Evet, en son Balyoz üstüne balyoz komik operasyonunda Pazartesi günü gündem dört kere değişti.
En sonundan başlayayım. Balyoz tertibinden sonraki gelişmeleri, askerlerin büyük bir kısmının tahliyesi, savcı itirazları, yeniden tutuklanmaları kararı... Bu, insanda sinir bırakmayan sinir bozucu durum, Engin Alan Paşa’nın yüksek tansiyonla hastaneye yatmasına sebep olmuş. Yaşları yetmişe yakın bu insanlarla, söylemekten utanç ve acı duyuyorum, kedinin fareyle oynaması gibi oynuyorlar. Hepsinin de ömrü dağlarda PKK kovalamakla geçmiş. “Stres”li, yüksek vazifelerde, Ege Kıta Sahanlığı Komutanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği gibi vazifelerde bulunmuşlar. Saygı Öztürk Sky-Türk’te açıkladı. Alan Paşa: “Sağlığım düzelsin beni burada bir dakika tutamazlar.” demiş.
Çetin Doğan Paşa da çıktığında “Orada görev yapıyor gibiydim” dedi.
İşte sizin askeri vesayet dediğiniz, budur. Görev bilinci ve disiplin. Güvenliği korumak için yetiştirilmiş ve eğitilmiş olma hali. Başka birçok şey, bunun yanında ikinci sınıf bir önem taşır. Bu vesayet değil, sorumluluktur.
Hakikati açıklayan özlü söz...
Şimdi size, buna bağlı olarak, Aydınlık’ta okuduğum çok ilginç bir olayı anlatacağım.
Emekli albay Levent Göktaş, Özel Kuvvetlerin efsane isimlerinden. Engin Paşa da aynı yere mensup.
Levent Göktaş 12 Ocak’tan beri tutuklu. Hakkındaki tek delil “kimin çatlattığı bile saptanamayan o ünlü 51 numaralı DVD” imiş.
Göktaş, 19 Mart günü, duruşmada yaptığı konuşmada Özel Kuvvetleri
tanıtıyor:
“... Özel Kuvvetler’de göreve başladığımda 60 kişiydik. Şimdi 15 kişi kaldık. Diğerleri öldü. Onlardan tek sağlam kalan benimle Fikret Emek. İkimiz de tutukluyuz. Diğer sağ kalanların kimi kör oldu, kiminin bacağı koptu.”
SAT komandolarının TSK içindeki yerini, özel konumunu, üstün yeteneğini anlattıktan sonra sözü Poyrazköy’de ele geçirilen mühimmata getiriyor;
Bir SAT birliğinin saklayacağı, gömeceği mühimmatın bir başkası tarafından asla bulunamayacağını, bu tür haberlere sadece gülüneceğini söylüyor ve:
“SAT’çının gömdüğü mühimmatı kimse bulamaz. Hele at kuyruklu polis hiç bulamaz” diyor.
Sadece hoş, ilgi çekici bir haber değil, bütün Balyoz’un ve ötekilerin altında yatan hakikati açıklıyan özlü ve önemli bir söz.
Çetin Doğan Paşa, Silivri’ye hastaneye giderken araçta arkadaşlarına Drama Köprüsü türküsünü söylüyormuş. Hikmet Çiçek diyor ki, yazıda:
“Sağlığı bozuk ama morali bomba gibi.”
Evet, askerliği biz anlayamayız.
Askerleri de.
Anayasayı ihlal ediyor, sonra ona sığınıyorlar
Başbakanın Bosna’ya giderken yaptığı konuşmadaki hali tavrı, çok düşündürücü idi. Bunu açmayacağım artık, seyredenler hatırlasın. Ama söylediği bir şey vardı ki daha da düşündürücü idi. Gerçeker:
“Biz inandığımız gibi konuşuruz” falan dedi ya...
Gerçeker’in:
“Ben laf yarıştırmıyorum” lafı da çok hoşuma gitti.
Başbakan:
“Anayasanın tanımladığı alan kadar konuşursunuz, inandığınız kadar değil” diyor.
Anayasayı değiştirmek isteyen siz değil miydiniz? Üstelik Anayasayı yargının aleyhine değiştirmek isteyen? Eeee, Anayasa daha değişmeden neden ona sığınmak zorunda kalıyorsunuz? En iyisi siz Anayasayı değiştirmeyin.
Savcılar, durdurulan
operasyon
Neredeyse, yaralanan hukukumuz, yaralarını sarmaya başlayacak mı, diyeceğim ama cesaretim yok. Başsavcı kendisinden habersiz yapılan bu yeniden tutuklama işlemini yapan savcıları görevden aldı. Hukukumuz için umutlandıran bir gelişme. 14 ilde yapılan operasyonları da durdurdu. Hukukumuz ve hukukçularımız sevinebilir miyiz, bilmiyorum.