Baldıran zehri’nden ‘Kürt sorunu yoktur’a!
Açılım süreci halka pazarlanırken üzerinde durulan ilk madde ‘silahların bırakılması’ ve ‘teröristlerin sınır dışına çıkarılması’ydı...
Sürece karşı çıkanlar bunun bir aldatmaca olduğunu, silah bırakmanın ve teröristlerin sınır dışına çekilmesinin söz konusu olmadığını bağıra bağıra söylediler... Hatta ortaya çıkan güvenlik boşluğu dolayısıyla ağır silahların Türkiye topraklarına sokulduğunu, teröristlerin sınır dışına çekilmesi yerine daha çıkışların hızlandığını iddia ettiler...
İstihbarat raporları ‘çözüm süreci’nin tersine bilgiler aktarırken, iktidar medyası sürecin olumlu gittiğini pazarlıyor, Tayyip Erdoğan ise ‘baldıran zehri içtiğini ifade ederek, bu yoldan dönüş olmayacağını’dillendiriyordu... Bizler bunun kanı durduran bir süreç olmadığını, öncekinden çok daha kanlı bir sürece hazırlık süreci olduğunu öne sürerken, iktidar mensupları ve medyası ‘küçük provokasyonlar’dışında sürecin çok iyi gittiğini seslendiriyordu...
İktidarın ‘ağız birliği’ Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz Şubat’ta “Dolmabahçe fotoğrafı yanlıştı, İzleme Komitesi’ne gerek yok, Kürt sorunu yoktur” türünden açıklamalarıyla bozuldu... Aynı Erdoğan önceki gün “Kürt sorunu yoktur. Ülkemdeki tüm etnik unsurların (Türkler de dâhil) sorunları vardır. Benim ülkemde Kürt sorununu ifade etmek ayrımcılıktır ve ülkemizi bölmeye yönelik bir adımdır” dedi...
“Biz geldik, Kürt vatandaşlarımıza yönelik inkâr, ret ve asimilasyon politikalarını kaldırdık” diyen dil, şimdi hangi ihtiyaçtan dolayı böyle konuşmaya başlamış olabilir?
Son konuşmasında yine aynı vurguyu yapıyor Erdoğan: “İzleme Komitesi. Ne İzleme Komitesi. Devlet A’dan Z’ye zaten her şeyi izliyor!..”
İzleme Komitesi’ne elbette gerek yok... Eh o zaman sormazlar mı adama, madem devlet her şeyi izlediği için İzleme Komitesi’ne gerek yok, devletin aklı mı yoktu da ‘âkil adamlar’ heyeti oluşturmuştunuz? Bu heyeti oluşturan ve aralarında PKK’ya sempatiyle bakan, hatta PKK’ya yardım ve yataklıktan yargılanan tipler bulunan kişileri o heyete serpiştiren kimdi?
* * *
O dili bugün değiştiren gerçek apaçık ortada... AKP son genel seçimlerde aldığı yüzde 49.9’luk oy oranının gerisine düştü... 2002’den itibaren takip eden her seçimde oyunu yükselten iktidar partisinin, yoklamalara göre seçmeninin dörtte birinde kayıp ya da tereddüt yaşanıyor... Seçimlere kadar bu kaybın ne kadarı telafi edilecek, çalışmalar o alanda yoğunlaştırılmış durumda...
Erdoğan’daki bu keskin dil değişikliği ve başta Davutoğlu olmak üzere, parti kurmayları ve havuz çocuklarının CHP, MHP ve HDP’yi aynı çuvala doldurma ve müttefik gösterme gayretleri ‘mevsimlik ihtiyaç’tan kaynaklanıyor... Buna bir de ‘paralel yapı’ umacısı eklenince kare tamamlanmış oluyor hesapta!..
AKP bugüne kadar bozgun veya yenilgi tatmamış bir parti... Bunu tattığı anda nelerin yaşanacağını tahmin etmek zor değil... Partiyi nasıl bir kargaşanın ve karşılıklı ağır suçlamaların beklediğini ‘parsel parsel’ değil ‘toptan’öngörebiliyoruz... O yüzden şu an ‘çark’ gibi görünen açıklama ve propaganda çalışmalarının bir mantığının olduğunu kabul etmemiz gerekiyor...
Peki bu yeterli olacak mı düşüşü durdurmak için? Yüzde 49.9’u yüzde 40’ın üzerinde tutması başarı olacaktır... Zaten bunu başarırsa ve HDP de barajı aşamazsa tek başına iktidarı yine garantilemiş oluyor...
Burada iktidar partisi açısından en olumsuz tespit şu: Önceki seçimlerde seçime doğru oyları artan partiydi AKP. Kısa periyotlarla yapılan anketlerde saptanan bu gerçek, bu seçimde tersine dönmüş durumda... İlk defa AKP seçime doğru yapılan anketlerde aşağı doğru bir seyir içinde... Bu düşüşün nasıl sonuçlanacağı biraz da muhalefetin kampanya performansıyla ilgili elbette...
Erdoğan partisi için bütün vücudunu taşın altına koymuş durumda... ‘Baldıran zehri’nden havalanıp, şimdi ‘Kürt sorunu yoktur’a konan dil bu ihtiyacın sonucu...