Bakın bayramda neler oldu
Yazı yazarken, televizyonda, futbol tartışmaları vardı. Hoş, tüm kanallarda, bu tür futbol geyiği ile geçimini sağlayan gruplar var ya. İster istemez, konuşmaları dinliyorum. İşte onları dinlerken, Türkiye’nin ve Türk toplumunun, neden bu noktada olduğunu anlamak kolaylaşıyor. Zaten başta da futbolcu olduğunu öne süren biri var. Olmayan veya oynamayı beceremediğimiz bir sporu tartışan, yüzlerce kişi ve milyonlarca onları ağzı açık seyreden insanlar.
Bu kadar süre içinde çevremdeki söylemlerden ve yaşadıklarımdan çıkardığım; Türkiye, cilası yerinde, pırıl pırıl, ama altında içi boş bir toplum haline gelmiş. Aynı, piyasadaki pırıl pırıl, ama kalitesiz Çin malı ürünlere benziyor. Çok acı. Her şey, gerçek değerinin iki veya üç katı pahalı. Bizim zamanımızda eğitim ve meslek önemliyken şimdilerde otomobil, cep telefonu, sosyal durumu gösteriyor. Gelir deseniz, çalışanlara, gıdım gıdım, üçkâğıda ve ranta kovalar dolusu. Haksız kazanç o kadar yaygın ki, paranın değeri yok. ABD’de bir sent’in değeri varken, burada bir liranın değeri yok. Ne desem az.
Sevgili okurlarım, gene Türk kamuoyu, yalan ve uyduruk propagandalarla, gerçek gündemden uzaklaştırılmış durumda. Örneğin, rehin alınan Türk Hava Yolları pilotlarının durumu. İsterse Başbakan, havaalanında karşılasın veya bando mızıka çaldırsın, onları rehin alanlar, yaptıkları şantajla, Türk devletine diz çöktürdü. Gerçek bu. Hem de koca Türk devleti, Katar gibi kıytırık bir emirliğin himmetine sığınmış. Bu durum, Amerika’nın Sesi Radyosu yayınlarında bile altı çizilerek anlatıldı.
Ama buna da şaşırmamak gerek. Ülkenin, 30 binden fazla genç fidanını katleden terör örgütü de, iş başındaki iktidar ve onun üniformalı yandaşlarını çökertmedi mi? Onlarla pazarlık yaparak, kendi kimliğini bile anayasadan çıkarmayı düşünmüyor mu? Yazık demekten başka bir şey gelmiyor elimden maalesef.
Artık iktidarın ayak oyunlarını yalnızca dış basında okuma şansına sahibiz. Ülkenin, istihbarat şefliğine getirilen kişiye yönelik suçlamalar, Washington Post ve Amerikan Wall Street Journal gazetesinde. Doğru mu eğri mi bilemem, ama tabii ki bu suçlamalar yalanlanacak, kalkıp da evet biz böyle yaptık diyecek halleri yok ya. Sadece bu konu mu? Yabancı basında, neler yok neler.
Mesela Hollanda Parlamentosu’nda, Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Ahmet Akgündüz’ün, Gezi olayları ve Alevileri hedef alan sözlerinin tartışılıp eleştirildiğini, yandaş basında okuyamadınız. Zaten okumanızı da beklemiyordum ya. Akgündüz oldukça ağır laflar etmişti Hollanda basınına. (Alevilerden kız alınmaz, onların elinden yemek yenmez... 31 Mart vakasına benzettiği Gezi olaylarına katılanlar, Avrupa kültürüne biat etmiş ailelerin çocukları gibi...)
Sonra da, Amerikan kamuoyunda ve Kongresi ile yönetimdeki Türkiye’ye yönelik anlayışta meydana gelen dönüşü de bilmenize imkân yok. Ama Amerikan Federal bütçesi onaylanmadı, göçüyor diye toplumda yaşanan gizli sevinci, tüm radikal dinci yayın organları ve yandaşlarında saatlerce dinlediniz. Daha önce de yazdığım gibi anlaşma çıktı ve ABD yola devam ediyor, son 30 yıldır her yıl olduğu gibi. Ama Washington, her zaman yaptığı gibi, kullandığı kişi ve grupları, elinin kiri olarak yıkamaya hazırlanıyor. Artık bu sır değil. Sadece ABD mi? Tüm Batı dünyası aynı yolda hareket ediyor.
Artık fark etmiş olmalısınız, AKP’nin izlediği Suriye politikası ve yandaşlara yaklaşımı, Washington’dan verilen direktiflerle yeniden yön değiştirdi. Mesela Dışişleri Bakanı Davutoğlu, kankaları el-Kaide’yi eleştirmek zorunda kaldı. Normali de bu. Şahsiyeti olmayan, ülke çıkarlarına göre hesaplanmamış, başkalarının direktifi ile yönlendirilen politikalar, her zaman ağzı açık, yukarıdan gelecek talimata göre yön değiştirir. Aynı bizde olduğu gibi.
İngiliz Financial Times gazetesi, Türkiye’de yatırımlar için finans kaynakları kalmadığını yazdı. Hani bir laf vardır ya, harç bitti yapı paydos hesabı. Tüm dünya, kamu sektöründeki çalışan sayısını azaltırken, bizimkiler habire devlete kadro açıyor, hem de Diyanet üzerinden, transferler yaparak. Amaç, işsizlerin sayısını düşürüp, kendi adamlarını, devrilmeden devlet kadrolarına katmak. Mükemmel ekonomi, bunlar gittiğinde herhalde iflas edecek ve gördünüz mü, bizim zamanımızda refah içinde yaşıyordunuz diyecekler. Başkalarının parasını harcayarak. Ha bir de bayramda trafiğe verilen 122 can...









