Bakanlar değişecek, hiçbir şey değişmeyecek!

Başbakan Erdoğan kabinede değişiklik yapacakmış. Bu elbette gazete ve televizyonlar için bir haberdir, ama işte o kadar. Kabinedeki değişiklik ancak giden bakan, bakan eş ve çocuklarını ve tabii bir de yeni bakanları ve onların eş ve çocuklarını ilgilendirir. Birileri artık bakan eşi ve bakan çocuğu değildir. Birileri de bir müddet bakan eş ve çocuklarıdır. Birilerinden devlet nîmeti biraz uzaklaşmış, birileri ise buğday ambarına girmiş tavuk pozisyonuna yükselmişlerdir.

Çünkü Türkiye’de bakanlar, hatta başbakanların değiştiğini ve fakat hiçbir şeyin değişmediğini artık öğrendik. Yine öyle olacak. Bakınız hükümet Cumhurbaşkanı’nın önüne bir kanun teklifi koydu. Şayet Abdullah Gül bu kanunu veto etmeyip Erdoğan gibi altına imzayı çaksaydı Telekomünikasyon’un yedi üyesinin maaşları Başbakanlık Müsteşarı ücretiyle sabitleşecekti. Yani 2 milyarın üzerinde olacaktı. Hadi buna tamam diyelim. Bakanlar Kurulu ve Erdoğan’ın tekliflerine göre bu yedi üye görevden ayrıldıktan sonra da tam iki yıl süreyle sanki kurumda çalışıyorlarmış gibi bu maaşı almayı sürdüreceklerdi. Evlerinde yatacaklar, ama 2 milyarın çok üzerindeki bir maaşı ceplerine indirmeye, çoluk çocuklarına yedirmeye devam edeceklerdi. Oysa aynı iktidar önceki dönemde memlekette kala kala üç tane kalmış Milli Mücadele Gazileri’nin maaşlarının yükseltilmesi talebine, “Bütçeye yük olur” gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Üç gaziye yapılacak maaş artışı olsa olsa iki, hadi 250 YTL olacaktı, o kadar. “Hayır” dedi Kemal Unakıtan, “Hayır” dedi hükümet, “Bu yükün altından kalkamayız!” İşte o gün o yükün altından kalkamayanlar bugün Telekomünikasyon’un yedi üyesine görevden ayrıldıktan sonra bile tam iki yıl süreyle her ay milyarlarca lira maaş vermeyi düşünebiliyorlar? İnsan ister istemez soruyor, acaba bu Telekomünikasyon üyeleri devlet ve millete Kurtuluş Savaşı gazilerinden daha fazla ne gibi bir hizmette bulundular. Yoksa hizmetleri bu kanunu bu haliyle Köşk’e gönderenlere mi yaptılar!

Zihniyet bu olunca birkaç bakan gitmiş, yerine yeni bakanlar gelmiş ne değişir!
Öyle bir dönem yaşıyoruz ki bakan ve başbakan çocukları üzerlerine sihirli bir değnek değmiş gibi dolar milyoneri oluyor. Parti üst düzey yöneticileri ve kimi milletvekilleri servetlerinin hesabını bilemez hale geldiler. Biz bunca yıl içersinde çok şey gördük, ama AKP dönemi kadar cesurca devlet imkânlarına çullananı inanınız ki görmedik. Başbakanlığa ait gizli-açık ödeneklerin daha önceki dönemlerde görülmemiş şekilde geometrik olarak katlanarak harcanması ve millete bu paraların nereye gittiğinin hesabının bir türlü verilmemesi, verilememesi bize Osmanlı’nın çöküş dönemine girdiği dönemleri hatırlatıyor. Mesela Sultan Aziz zamanında saray masrafları 30 milyon franga çıkmıştı. Bunun Osmanlı altını ile ifadesi 1 milyon 400 bin altın demekti. Oysa aynı dönemde her sahada Osmanlı’dan çok daha zengin ve güçlü olan Rus Çarı’nın yıllık masrafı 26 milyon franktı. İngiltere Kraliçesi Viktoria’nın masrafları ise Sultan Aziz’in neredeyse üçte biri kadar, 11 milyon 750 bin franktı. Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı’nın masrafları ise 124 bin frank kadardı. Listeyi uzatmaya gerek yok, Osmanlı Sarayı’nın masrafları zamane devletlerinin başındakilerin masraflarından birkaç kat fazla idi. Bugün Erdoğan’ın emrindeki örtülü-örtüsüz ödeneklerin harcanması da AB üyesi ülke başbakanlarının harcamalarından kat be kat fazla maalesef. Allah sonumuzu hayreylesin. Onun için “Milletvekili dokunulmazlığı kürsü ile sınırlı kalsın” denildiğinde güneş görmüş karanlık gibi ortadan kayboluveriyorlar.

75 milyonluk milletin hakkını iktidarda kalabilmek yahut zengin olabilmek için çarçur etmenin ilâhî terazideki karşılığını insanlar gerçekten idrak edebilseler, ceplerine millet hakkını koymaktansa kobra yılanı koymayı vallahi de tercih ederler.

Bu öyle bir hak ki, şehit olsan da soruluyor; kabul olan bir Hac yapmak nasip olsa bile üzerinden kalkmıyor.

Yazarın Diğer Yazıları