Milletin oylarıyla seçilen bazıları milletvekili, bazıları parti üyesi olan ve MHP tabanının, il teşkilatlarından çoğunun benimsediği bu isimleri birkaç kişiden oluşmuş bir disiplin kurulu neye dayanarak ihraç ediyor?
Her nedense yargıdan kararı bir türlü çıkmayan ama demokratik hakları olan "olağanüstü kurultay" istedikleri için mi, "Bahçeli'nin tercihi doğrultusunda oy kullanmayacaklarını" açıkladıkları için mi?
Aslına bakarsanız bu olay, olası bir başkanlık (veya benzeri) sisteminde "Meclis denetiminin neden olamayacağı"na güzel bir örnektir.
Türkiye'de değiştirilmeyen Seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle "doğrudan millet tarafından seçilemeyen" milletvekilleri, lider ve parti yönetiminin isteğine göre yönetilirler, özgür iradeleriyle davranmalarına izin verilmez.
Bunu yaptıkları takdirde "partiden ihraç etmek" bile liderin isteğine bağlıdır.
Devlet Bahçeli bu şekilde davranarak partisinin önemli isimlerinden kurtulmuş olmuyor, tam aksine daha fazla tepki topluyor.
Güngör Mengi Vatan
***
Parti içinde müzakere edip de "Evet" deseydi, kim ne diyebilirdi
...MHP eğilimli anayasa profesörleri vardır. MHP'de bu konularda çok yetkin düzeyde doktora yapmış Kadir Koçdemir gibi milletvekilleri de vardır. Bunların hazırlayacağı akademik bir rapor parti kurullarında müzakere edilerek başkanlık sistemine karar verilseydi...
O zaman Meral Akşener, Koray Aydın, Yusuf Halaçoğlu, Sinan Oğan, İsmail Ok, Nuri Okutan, Ümit Özdağ ne diyebilirlerdi?
Böyle bir katılımcı yol izlenmediği gibi bu isimler ihraç ediliyor!
Demokrasi tarihimizin her döneminde görülen bu tür tablolar "kurumlaşma"nın ve demokratik prensiplerin zayıf; lider kültünün çok güçlü olduğu bir siyasi kültürün tezahürleridir.
Fakat öbür yandan da şehirleşme, piyasa ekonomisi ve yüksek eğitimin birkaç nesil boyunca gelişmesi gibi dinamikler "bağımsız birey" kültürünü yaygınlaştıracaktır. "Gelişmiş toplum"lar da tarihlerinde benzer aşamalardan geçmediler mi?
Türkiye'nin dip dalgaları gelişmiş toplum olma özlemiyle doludur. Gelişmiş toplum ancak demokrasi ve bağımsız birey kültürüyle mümkündür...
Taha Akyol Hürriyet
***
Yarım bırakmamak ne demek Devlet Bey
Devlet Bahçeli'yi artık anlamakta iyice zorlanıyorum. Elbette bir siyasi parti genel başkanı olarak partisinin siyasetini belirlemek ve bunu anlatmak görevidir, buna karışmak haddimiz değildir, ancak eleştirebiliriz.
... MHP'de Genel Merkez'e karşı gelen ve muhalefet bayrağı açanların hemen tamamı referandumda "hayır" oyu kullanacaklarını açıklıyorlar ve bunun için de çok ciddi propaganda çalışmaları yapıyorlar. Son birkaç günde ise garip saldırılarla karşılaşıyoruz.
... Ancak burada önemli olan Bahçeli'nin "Bunlar tiyatro" dedikten sonraki sözleridir. Bahçeli "Bunları yapanlar ülkücüler olamaz zaten, çünkü ülkücüler işlerini yarım bırakmazlar" dedi. "Yarım bırakmamak" nedir?
... Bahçeli'nin bu söylemi çok yakışıksız olduğu gibi tehlikelidir de. Ya yarın kendine görev biçen bir MHP'li hayır diyen bir MHP'liyi öldürmeye kalkarsa ne olacak?
Can Ataklı Korkusuz
***
Hesaplaşma ha
... İktidar yanlısı gazeteler şu manşeti attılar: "Hesaplaşma günü 16 Nisan!" Kim söylüyor bunu? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan! Kiminle hesaplaşacak? Referandumda "Hayır" diyecek olanlarla… Bunlar PKK'lı ve FETÖ'cü imiş! Ülkenin yarısından çoğu "Hayır"cı! Milyonlarca insan terörist mi yani? Nasıl bir düşüncedir bu? Tayyip Bey böyle der de onun uydusu haline gelen Devlet Bahçeli durur mu? O da aldı sazı eline, tam bir AKP'li ağzıyla konuşarak "16 Nisan'da zincirleri kıracağız!" dedi. Koltuğu kaybetme korkusu adama neler söyletiyor? Her şeye rağmen "Hayır" oyları önde gidiyor. Bir şeyin hatalı olduğunu bildiği halde o şeyden yana çıkmayanlar korkaktır. Bu ülkenin insanlarının cesareti ise tartışılmaz
Rahmi Turan Sözcü
***
Karikatür Penguen