Bahçeli bu sözlerini unutmak istiyor

Bahçeli bu sözlerini unutmak istiyor

Bahçeli, AKP işbirliği ile referandum sürecine giren başkanlık için Bahçeli'nin seçim mitinglerinde yaptığı eleştirilere rağmen anayasa teklifine verdiği omuz gündeme gelmeye devam ediyor.

Daha önce "Erdoğan boş konuşmakta, milletimizin saf ve temiz duygularını siyasi hesaplarına alet etmektedir" diyerek başkanlığı ağır bir şekilde eleştiren Devlet Bahçeli'nin, başkanlık için fikir değiştirmesi ve anayasa değişikliğine destek vermesi tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Bu tartışmalara bir yenisini de Sözcü yazarı Emin Çölaşan ekledi. Çölaşan, Bahçeli'nin  6 Mayıs 2015'te Kastamonu ve 9 Mayıs 2015 günü Manisa mitinginde yaptığı konuşmalar üzerinden “Ne diyordu Bay Bahçeli, ne diyordu!” başlıklı yazısı ile, Devlet Bahçeli’nin Başkanlık sistemiyle ilgili yaptığı eleştirel konuşmaları hatırlattı.

Çölaşan’ın, Bahçeli’nin sözlerine yer verdiği yazısı şöyle:

“Şimdi sözü Bay Bahçeli'ye bırakıyorum. 6 Mayıs 2015. Seçim öncesinde partisinin Kastamonu mitinginde konuşuyor: ‘(Erdoğan) diyor ki başkanlık sistemi gelirse Türkiye çok başlılıktan kurtulur. Birden bire sanki sihirli el değmişçesine siyasi rahatlığa, ekonomik refaha kavuşacakmışız. Yalanın bu kadarına da pes doğrusu denir. Erdoğan iyi ve olumlu ne varsa başkanlık sistemine atfetmektedir (bağlamaktadır). Kötü ve sorunlu ne görüyorsa Parlamenter sistemin hanesine yazmaktadır. Başkanlık sistemi sanki yeryüzü cennetinin siyasi ve idari yapılanmasıdır. Parlamenter sistem ise sanki kâbusun diğer ismi, krizin diğer yüzü gibi gösterilmektedir. Bu yorum ve değerlendirmelerin somut belge ve bilgiye dayalı makul ve mantıklı hiçbir yanı yoktur. Erdoğan boş konuşmakta, milletimizin saf ve temiz duygularını siyasi hesaplarına vasıta yapmaktadır (alet etmektedir).’

Beyefendi hızını alamamış, konuşmasını sürdürüyor:

‘Gömlekçi Erdoğan anayasal sistemi gömemeyecektir. Buna en başta aziz Kastamonu izin vermeyecektir. Erdoğan kendi adına paye (rütbe) arayışındadır. Kişisel kariyer kaygısındadır. Başkan olamazsa, (parlamenter) sistemi yıkamazsa sonunun iyi olmayacağını bilmektedir. Başkanlık sistemini Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini garantiye almak maksadıyla istediğini söylemektedir. Bu zihniyeti tek başına 78 milyona dayatmayla tezvirat ve gıybetle (yalan ve dedikodu ile) diktatörlük aşısı yapmaya çalışmaktadır. Seçilmişten diktatör olmaz diyerek cahilliğini göstermektedir. Hitler demokratik yollardan seçilmişti. Fakat milyonlarca insanın hayatına mal olduğu, hâlâ beşeriyetin (insanlık aleminin) hafızalarından çıkaramadığı acıları yaşattığı bir gerçektir. Erdoğan bu sistemle (parlamenter rejimle) yolumuza devam edemeyiz demektedir. Biz Erdoğan'ın nasıl yürüdüğünü ve nereye yürüyeceğini aşağı yukarı biliyoruz ve bu yolun sonunda objektif ve tarafsız hukuk olduğunu, Yüce Divan'ın kendisini beklediğini şimdiden görüyoruz.’ Yaaa, vallahi bunları söylüyor!

Şimdi başka bir video çözümüne bakalım… Üç gün sonra, seçimden hemen önce bu kez 9 Mayıs 2015 günü partisinin Manisa mitinginde konuşuyor: “Recep Tayyip Erdoğan aslında Türk tipi değil ‘Tayyip tipi' başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı olan Meclis'in kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız Sultanlık peşinde koşmaktadır. Beştepe'nin (Erdoğan'ın) başkanlık sisteminin faziletleri konusunda söylediklerinin tümü yalandır ve aldatmacadır. Türkiye prangalardan kurtulsun ve şaha kalksın, daha hızlı karar alınsın, daha süratli iş yapılsın sözleri, gerçek ve sinsi amaçların üzerini örtmek için piyasaya sürülen yalanlardır. Amaç başkadır, hesap başkadır. Başkanlık federasyon demektir. Bu da Türkiye'yi bölünmeye götürecektir. İmralı canisi (Apo) ile pazarlıklarda, yeni anayasa ile bölünme yolunun açılması amaçlanmaktadır. Başkanlık sistemi bu ihanet sürecinin sonuçlandırılması için istenmektedir.'

Sonra yolsuzluklardan dem vurmaya başlıyor: ‘Beştepe hanedanı ve AKP yönetimi aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır. 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının bir daha açılmamak üzere kapatılması, bu rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk çarkının döndürülebilmesi, Tayyip Erdoğan'ın bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır. Yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçilmesi bunun için istenmektedir. Recep Tayyip Erdoğan tipi Başkanlık sistemi Türkiye'nin bölünmesinin reçetesidir. Demokrasinin idam fermanıdır. Tek adam diktatörlüğünün beratıdır. Hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır.’

Şimdi bu Devlet Bahçeli'ye ne demeli!.. Dün bunları söyleyen şahıs bugün nasıl en hızlı bir “Evetçi” oldu, bunu mu sormalı! Dün sövdüğü bu başkanlık sistemini ve anayasa değişikliğini durup dururken nasıl gündeme taşıdı?

Dün en ağır sözlerle saldırıp suçladığı AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın dümen suyuna nasıl girdi? Bu akıl almaz çelişkileri konusunda Türk Milleti'ni de bırakın bir yana, hiç değilse partisine ve tabanını oluşturan yurtsever ülkücülere yapacağı bir açıklama yok mudur? Ne diyorsunuz Bay Bahçeli, bir konuşsanız da öğrensek!”

İlgili Haberler