Bağışıklığı güçlendiren tedaviyi uzmanı açıkladı

Bağışıklığı güçlendiren tedaviyi uzmanı açıkladı

Uzmanı, “Ozon tedavisi, bağışıklık sistemini güçlendiriyor” diyerek uyarılarda bulundu.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nurten Korkmaz, “Günümüzde pek çok hastalığın tedavisinde destek olarak yararlanılan ozon tedavisi vücut direncini artırmaktadır. Kontrollü bir şekilde vücuda verildiğinde antioksidan sistemi devreye sokarak immün sistemi güçlendirir. Ozon tedavisi her geçen gün daha da yaygın olarak kullanılıyor. Bağışıklık sistemini güçlendiren ve insan bünyesine direnç veren bir yapıda olan ozon terapi en etkili tedavi yöntemlerinden biridir” dedi.
Ozon tedavisinin kas iskelet sistemini ilgilendiren birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını aktaran Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nurten Korkmaz, “Ozon uygulaması kişinin ağrı eşiğini yükseltir, yeni damar oluşumunu arttırır ve kan dolaşımını da arttırarak ağrı oluşturan maddeleri uzaklaştırır böylece hem ağrı azalır hem de eklem fonksiyonları artar. Hücre yenilenmesini hızlandırmak, kan şekerini düşürmek, oksijen azlığını gidermek gibi pek çok görev üstlenen ozon tedavisinden farklı hastalıklar için de faydalanılabilmektedir. Ozon tedavisi kanser, ankilozan spondilit, romatoid artrit ve behçet hastalığı gibi inflamatuar romatizmal hastalıklar, diyabet, fibromiyalji ve diğer kas ağrıları, periodontit ve diş hastalıkları, anti-aging, kronik yaralar, kronik yorgunluk, iskemik hastalıklar, bakteri ve mantar enfeksiyonları, astım ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları, migren, romatizmal hastalıklar, dolaşım sistemi bozuklukları, alzheimer ve demans gibi geriatrik hastalıklar, AİDS, sedefin tedavisinde uygulanabilir” diye konuştu.

TEDAVİ SIKLIĞI VE DOZU KİŞİYE ÖZEL AYARLANIR

Uzm. Dr. Korkmaz, “Ozon tedavisinin sıklığı ve dozu; hastalığın seyri, hastanın yaşı ve durumu gibi farklı parametreler göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Tek başına kullanılmayan ve belli oranlarda oksijenle karıştırılarak uygulanan ozonun hava ile temas etmemesi de önemli noktalardan biridir. Karışımda en fazla yüzde 5 oranında bulunan ozon, aynı zamanda hastalara doğrudan damar yolu ile uygulanmamaktadır. Ozon tedavisinin uygulama şekillerine bakacak olursak, temel olarak sistemik ve lokal olarak 2 yöntem mevcuttur. Sistemik uygulamalardan biri olan majör yöntem günümüzde en sık tercih edilen ozon tedavi yöntemlerinden biridir. Hastalardan 100 cc kan alınarak ortalama 10 dakika boyunca ozon ve oksijen karışımıyla birleştirilmekte ve bu yeni karışım hastaya damar yolu ile geri verilmektedir. Majör yöntemde uygulama dozu ve seans sayısına karar verirken hastalığının ne olduğu ve hastanın yaşı gibi faktörlere dikkat edilmektedir. Rektal ve vajinal insüflasyon ise majör yöntemin alternatifi olarak uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.

Diyabet ya da kanser gibi damar yolunun açılamadığı hastalarda uygun dozda ozon ve oksijen karışım anüs ya da vajinadan verildiğini söyleyen Dr. Korkmaz, “Bu yöntemin avantajları arasında karaciğer ve bağırsaklarla ilgili hastalıklarda doğrudan etki etmesi de bulunmaktadır. Lokal uygulamalar hastalığa göre uygun dozda hazırlanan ozon ve oksijen karışımının damar yerine eklemler, kas, tendon, cilt üzerine ya da vücut boşluklarına uygulanmasına dayanmaktadır. En sık tercih edilen lokal uygulamaların başında aşılama olarak da bilinen minör yöntem gelmektedir. Hastalardan 2 cc-5 cc arasında kan alınarak ozon ve oksijen karışımıyla birleştirilmekte ve bu yeni karışım kas dokusuna uygulamaktadır. Lokal uygulamalardan biri olan torbalama ise enfekte ve kapanmayan yaralar ve ülser tedavisinde kullanılmaktadır. Lezyonun bulunduğu deri özel bir torba ile çevrelenmekte ve bu bölgeye ozon gazı uygulanmaktadır. Topikal yöntemde ise ozon ve oksijen karışımı ya da ozonlu su veya yağ doğrudan deri üzerine uygulanmaktadır Hastalığın türüne bağlı olarak dozu ayarlanan ozonun sürekli bir etkisi yoktur. Ozonun seans sayısı hastalığın türüne ve hastaların durumuna göre belirlenmektedir. Bu anlamda hastaların yaşı ve kilosu, kullandığı ilaçlar, hastalığın ise süresi ve evresi göz önünde bulundurulmaktadır. Çoğu hastada haftada 2 defa ve toplamda 10 seans uygulanan ozon tedavisi bu sürenin sonunda etkisini gösterse de doktorun da tavsiyesiyle belirli dönemlerde tek seans şeklinde tekrar uygulanmaktadır. Bununla birlikte tedavi ortalama 10-12 seansta bitmektedir. Bazı hastalıklarda ise seanslar uzayabilmektedir” dedi.

BİLİNEN YAN ETKİLERİ AZDIR

Tedavinin nadiren yan etkisi olduğunu belirten Dr. Korkmaz, “Tüm dünyada yaygın olarak uzun süreden beri uygulanan doğal tedavi metodu olan ozon tedavisinin bahsedilen yan etkileri çok azdır. Ozonun kendisinden kaynaklanan belirgin bir yan etki yoktur. Nadiren geçici ve kısa süreli uygulama sonrası tansiyon düşüklüğü olabilmektedir. Yanlış uygulama tekniği ve hatalı doz seçimine bağlı nadiren olumsuzluklar görülebilir. Bununla birlikte ozon tedavisi Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği ya da favizmde; lösemi ve hemofili gibi hastalıklarda, yeni kalp krizi geçirenlerde, hamilelerde, kontrol edilemeyen hipertiroidide ve bazı kardiyovasküler hastalıklarda uygulanmamaktadır. Bu hastaların dışında uygun olan hastalara doktor kontrolünde ozon terapisi uygundur” diye konuştu.

İlgili Haberler