DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün partisinin haftalık değerlendirme toplantısında konuştu.
Ali Babacan, “Ülkenin taraflı Cumhurbaşkanı, enflasyon sorunu için önce ‘köpük’ dedi. Sonra ‘müsilaj’ dedi. Bugün de çıkmış ‘şişkinlik’ demiş. Ne dese tutmuyor. Vatandaş, enflasyonun ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bu kafayla giderlerse, ülkenin Cumhurbaşkanı her türlü akla aykırı tezini dayatırsa üç haneli enflasyon rakamları da uzak değildir” şeklinde konuştu.
Babacan, yaşamına son veren üniversite öğrencisi Enes Kara ile ilgili, “Enes’in son konuşması, mevcut durumun ifşasıydı. Kötü yönetim nedeniyle hayalleri ellerinden alınan, yarınları ipotek altına alınan gençlerin sistematik şekilde dışlandığı düzenin ifşasıydı. Gençlerin hapsedildiği bir hayatın ifşasıydı” dedi. Babacan, Anayasa Mahkemesi’nin ve Türk Tabipleri Birliği’nin kapatılmasını isteyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, “Çeyrek yüzyıldır koltuğunda oturan, krizlerin ortağı Bahçeli’nin ortak olduğu iktidar bugünün sorunlarını çözemez” ifadelerini kullandı.
Babacan''ın cümlelerinin satır başları şu şekilde:
SİYASETÇİNİN GÖREVİ GENÇLERİN SORUNLARI İÇİN ÇÖZÜM ÜRETMEKTİR
“Sağda, solda, her yerde karikatürize edilmiş bir Z kuşağı anlatısı var. Siyasetçinin görevi, toplumun ana unsuru olan gençlerin sorunları için çözüm üretmektir. Bugünkü iktidarın kötü politikaları nedeniyle gençler mutsuzlaşıyor. Gezmek, gülmek, sinemaya, konsere gitmek çoğu gencin gündemine bile giremiyor artık. ‘Yarın ne yiyeceğim’ diye konuşuyorlar. Gençler mevcut durumlarını söylemeye bile çekiniyorlar. Ailelerinin başlarına bir şeyler gelmesinden korkuyorlar. ‘Mülakatta elenirim’ diye çekiniyorlar. Eleştiren bir tweet atsalar ya karakola davet ediyorlar ya da sabah kapılarında polis beliriyor. ‘Barınamıyoruz’ diyene ‘teröristsin’ diyorlar. İstanbul’da bir öğrencinin ailesinin üzerindeki yükü düşünebiliyor musunuz? Aldıkları burslar, krediler yetmiyor. Anadolu’dan büyük şehre gelen gençlerin, büyük şehirlerin külfetine dayanacak gücü yok artık.
GİTMEK İSTEYENLERİN AMA GİDEMEYENLERİN ÜLKESİ OLDU TÜRKİYE
Gelir dağılımının bozulması en çok gençleri etkilemiş durumda. Geldiğimiz noktada, Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman maddi imkanı zayıf ve iyi olan ailelerin çocukları arasında böyle bir fark asla oluşmamıştı. Her gelir seviyesinden gençler en iyi üniversitelere girebilirdi. Şimdi özel ders almayan gençlerin puanı yüksek üniversitelere girmesi zorlaştı. Bunun bedelini ülkemizin göz bebeği gençlerimiz ödüyor. Ülkeyi yönetenler, bunları çözmek yerine sabah akşam onlara hakaret ediyorlar. Gençler, çareyi kaçacak ülke aramakta buluyor. Az sayıda gencimiz imkan bulup kaçıyor. Ülkeden kaçamayan, içinde olduğu cendereyle baş etmeye çalışıyor. Ağır bir depresyon yaşatıyor bu hükümet, başka bir şey sunmuyor. Gitmek isteyen ama gidemeyenlerin ülkesi oldu Türkiye.
ÜLKE SON DÖRT YILDIR PATİNAJDA, GERİ GERİ KAYIYOR
Bu otokrat iktidar kaldığı sürece başka bir gelecek mümkün olacak mı? Bu zihniyetin videosunu izletmek istiyorum. Beğenmedikleri her şey kapatılsın istiyorlar. Sürekli olumsuzluk, sürekli nefret. Başka bir şey bildikleri yok. Ülkede hukuk kırıntısı olarak Anayasa Mahkemesi kalmış, ‘kapatalım’ diyor. Sağlık çalışanları ve vatandaşları haklarını dile getirenleri de ‘susturalım’ diyorlar. Almışlar ellerine bir çekiç, gördükleri her şeye çivi sanıp saldırıyorlar. Çeyrek yüzyıldır koltuğunda oturan krizlerin ortağı Bahçeli’nin ortak olduğu iktidar bugünün sorunlarını çözemez. 20 senedir her geçen gün daha da çok güç talep eden, koltuğa sarılan Erdoğan hangi sorunları çözebilir? Olmuyor, yapamıyor. Ülke, son dört yıldır patinajda, geri geri kayıyor. Özgürlük, hukuk nosyonu olmayan bir zihniyetle hangi sorun çözülebilir ki? Sorunlar gittikçe derinleşiyor.
SİZ KAPATMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY BİLMİYOR MUSUNUZ
Biri çıkıyor ‘Anayasa Mahkemesi’ni, TTB’yi kapatalım’ diyor. Öteki çıkıp, ‘Vakıfların, derneklerin yurtları kapatılsın’ diyor. Siz kapatmaktan başka bir şey bilmiyor musunuz? Kurumların doğru düzgün işlemesini sağlayamaz mısınız ya? Biz, bu iki taraf arasındaki sıkışmışlıktan bu ülkeyi kurtaracağız. Ortada bariz bir zihniyet sorunu var. Dünyada hiçbir fikir yasaklarla yok edilememiştir. Enes’in sözlerinden anlıyoruz ki Enes, ailesinden, okulundan, kaldığı yurttan şikayetçi. Bu ülke ona umut veremedi. Eğer ailesinde, yurdunda, ülkesinde onu dinleyecek birilerini bulsaydı bu durum önlenebilirdi. Biz, gençleri her zaman dinliyoruz. Gençleri arkaik kavgalarla umutsuzluğa mahkum edemeyiz. Bu kavgalar sorunu çözmüyor.
SİYASET GENÇLERİN DERDİNİ DUYMUYOR
Eğitim konusuna dar bir ideoloji penceresinden bakan iktidar, gençlerimizin zihinlerini duvarlarla çevirmeye çalışıyor. Siyaset, gençlerin derdini, tasasını duymuyor. Bizim için gençlerimizin sorunları, bugünümüzün sorunları. Gençler bizim bugünümüz. Bir yandan ülkedeki okuma alışkanlığının eksikliğinden şikayet ediyoruz bir yandan okumak isteyen gençler, ‘Kitap pahalı, alamıyoruz’ diyor. Biz, her alanda ev ödevi yapıyoruz. Gençler, yüksek enflasyon nedeniyle cebinde harçlık olmadan yaşıyor. Gençler iş bulamıyorlar. İstihdam imkanlarını artıracağız. Teknoloji ürünlerinin lüks değil zorunluluk olduğunu bildiğimizden bu ürünlerdeki vergi yükünü gençler için azaltacağız. Öğrencilerin barınma sorununu hızla çözeceğiz. İyi nitelikli eğitim, ülkenin dört bir yanında olacak. ‘Su küçüğün, söz büyüğün’ demeyeceğiz. ‘Hem su hem söz sizin’ diyeceğiz gençlerimize. ‘Başımıza icat çıkarın’ diyerek tüm girişimcilerimizi destekleyeceğiz. Biz, gençlerin kaçmak istediği değil, yaşamak istediği, tüm dünyadan gençlerin ‘Şöyle bir 3 ay, 6 ay kalsam’ dediği Türkiye’yi inşa edeceğiz.
ÜÇ HANELİ ENFLASYON RAKAMLARI UZAK DEĞİLDİR
Ülkenin taraflı Cumhurbaşkanı, enflasyon sorunu için önce ‘köpük’ dedi. Sonra ‘müsilaj’ dedi. Bugün de çıkmış ‘şişkinlik’ demiş. Ne dese tutmuyor. Ne dese kimse yemiyor. Hiç boşuna uğraşmasın. Vatandaş enflasyonun ne olduğunu gayet iyi biliyor. Ben, kavramın doğrusunu söyleyeyim; ülkemiz, partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir. O günden beri enflasyon çift hanelidir. Bu kafayla giderlerse ülkenin Cumhurbaşkanı her türlü akla aykırı tezini dayatırsa üç haneli enflasyon rakamları da uzak değildir. Bu kafayla giderlerse bu ülke üç haneli enflasyon rakamlarını da görür.
GERÇEK ENFLASYON G20’DE OECD’DE EN YÜKSEK ENFLASYONDUR
TÜİK’e verilen talimatla enflasyonu yüzde 36 açıklatarak gerçek enflasyonu gizleyemezsiniz. Enflasyon bir ekonomi için tam bir beladır, ekonomik büyümenin her tarafını bozar. ‘Ülkedeki enflasyon artışı diğer ülkelerin altında kalmıştır’ diye bir laf etmiş. Ya siz kimi kandırıyorsunuz? Bir Arjantin Türkiye’den yüksek görünüyor. Türkiye’den sonra 10’a düşüyor. Türkiye’deki enflasyon yüzde 36 mı? Bağımsız araştırmalara göre yüzde 80. Hangi ülkeye göre daha iyiymişiz? Biz G20, OECD ülkesiyiz. Bu ülkenin gerçek enflasyonu hem G20’de hem OECD’de en yüksek enflasyondur. Belli ki Beştepe’de enflasyon yaşanmıyor. O, Keçiören’deki dairede yaşasaydı, üç beş komşusu olsaydı, hiç olmazsa o komşularla karşılaşıp gerçek enflasyonu duyabilirdi. Ama bugün tek bir komşusu yok biliyorsunuz. Ekonomiyi mahvetti, perişan etti. Şimdi de çıkmış ‘Ekonomide şampiyonlar liginin parçası olacağız’ demiş. Ekonomiyi defalarca küme düşürdün, defalarca. Biz ayrıldıktan sonra ülkenin kredi notu, ‘yatırım yapılabilir’ seviyeden beş kat aşağı indi. Ortalama her yıl bir küme düşürüyorsunuz. Bu takıma yeni yöneticiler gerekiyor. Bu iktidarın da artık gitme zamanı geldi, uygun bir yerde inecekler.
TÜİK VE MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZ YAPILMASI LAZIM
Enflasyonun düşmesi tamamen güven meselesidir. Ekonomi dediğimiz yapı bir zemine oturuyor. O zeminde hukuk, adalet, demokrasi, özgürlük, insan hakları var. Şu andaki hükümetin hukuk ve adalet gibi bir derdi yok. En acil, bir hafta içerisinde ne yapılabilir? Merkez Bankası ve TÜİK’in kanununa hemen bir madde eklenir. Bugün önerge verilebilir. Hemen komisyona alınabilir. TÜİK ve Merkez Bankası’nın hemen bağımsız yapılması lazım. TÜİK ve Merkez Bankası başına tınacak kişilerin mutlaka gidip Meclis’in Plan Bütçe Komisyonu’nda soru cevap oturumundan geçmesi lazım. Kamuoyunun kantarına çıkması lazım.”