Azınlık vakıfları eliyle ülke işgali mi?
Hükümet, Kanun Gücünde Kararname (KGK) ile, Müslüman olmayan cemaat vakıflarının 1936’da beyan ettikleri tüm taşınmazların, özel mülkiyete konu olanlar dahil iadesini yasalaştırdı.
Azınlık vakıflarına yeni bir statü kazandıran yasa 28 Şubat 2008 tarihinde kabul edilmişti. Şimdi 3 sene sonra KGK ile bu düzenlemenin anlamı ne olabilir?
Önce meselenin aslına bakalım. Yargıtay 1974’de azınlık vakıflarının 1936 Beyannamesi sonrasında yasa dışı yollardan edindikleri taşınmazların, Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tesciline karar vermişti.
Peki 1936 Beyannamesi nedir? Onu da açıklayalım. Lozan Antlaşması’nın 42/4 maddesi azınlıklara ait “...var olan vakıflara...” ve “her türlü kilise, havra, mezarlık ve öteki dini kuruluşlara her türlü koruma önlemi almayı Türkiye taahhüt eder” diyor. Son cümlede ise; diğer özel kuruluşlara sağlanmış olan kolaylıkların azınlık vakıflarından esirgenmeyeceği şeklindedir. Özel kuruluşlara bir dini temsil için vakıf kurma yetkisi tanınmadığı için, bu fıkra uygulanamıyor.
Türkiye bu amaçla 1935 yılında bir yasa çıkarmış ve buna göre azınlık vakıflarının kanunun ekindeki beyannameyi doldurması istenmiştir. Böylece Osmanlı’dan gelen kargaşa giderilecek, vakıflar ve vakıf mülkleri belirlenmiş olacaktı. Ancak azınlık vakıfları bu çağrıya uymadı. Çünkü Osmanlı döneminde vakıflar ya Padişah fermanı veya mahkeme kararıyla kuruluyordu. Azınlık vakıflarının çoğu yasal olarak kurulmadıkları için, taşınmazlarının ellerinden alınacağı endişesini taşıyorlardı. Bunun üzerine hükümet, yasal dayanağı olmasa da, mesela bir kilise etrafında toplanmış ve kiliseyi idare eden cemaati vakıf sayacağını bildirdi. Böylece sayıları 162’ye varan azınlık vakfı ortaya çıktı. Ancak doldurulan beyannamenin mülkün sahibi hanesine; “Hz.İsa”, Hz.Meryem “, ” Aziz Sen Paul “ gibi isimler yazıldı. Hukuka aykırı olan bu durum karşısında, bu durumdaki mülkler hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edildi.
Böylece 162 azınlık vakfı ortaya çıktı. Senetlerinde yazılı faaliyet alanları ve mülkleri tespit edildi. Vakfedilenin dışında mülk de edinemeyecekleri için, hizmetler de bu çerçevede yürütülecektir.
Ama bu vakıflar, zaman içinde hibe veya veraset yoluyla mülk edinmeye başladılar. Konu mahkemelere intikal etti, davaları kaybeden azınlık vakıfları, temyize başvurdular. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda 1974’de, hangi yolla olursa olsun sonradan mülk edinilmesi yasaya aykırı bulundu ve kesin karar verildi.
Bu dönemde AB’nin devreye girmesiyle, 2008’de TBMM’ye yeni vakıflar yasa tasarısı sunuldu. Muhalefet tasarıya, şiddetle itiraz etti. Ama tasarıda sadece iki değişiklik yapıldı. İade için 1936’dan sonra edinilen mülkler sınırlaması yapıldı. Özel mülkiyete konu olanlar hariç denildi. Bir mülkün iadesini istemek için, sadece gayrimüslim vakfı olmak yeterli sayıldı. İstanbul başta olmak üzere, binlerce mülkün iadesi için kapı açıldı. 1974 tarihli Yargıtay kararı geçersiz hale getirildi.
İşte şimdiki KGK ile özel mülkiyete konu olan taşınmazların iadesi veya bedelinin ödenmesi de mümkün hale getirildi. TBMM’de tartışılarak verilen karar, KGK ile yok edildi. 1936’dan sonraki ibaresi için hukukçular, bu sınırlamanın AİHM’de kolayca kaldırılacağını söylüyorlar.
Tazminat cezalarından kurtulmak için bu yola gidildiği söyleniyor. O halde bir tazminat hikayesi anlatalım. Rum kadın Louzidu, 1998’de Türkiye’yi 1.1 milyon euro tazminata mahkum etmişti. Zamanın hükümetleri Avrupa Konseyi Bakanlar komitesine; Biz AİHM’in yargılama yetkisini 1987’de, sınırlarımız dahilinde kabul ettik, dava konusu ise Kıbrıs’tadır ve 1974’e aittir. Ayrıca Kıbrıs konusu siyasidir, bütünü çözülmeden, münferit davalara bakılamaz dedik.. Konsey bu itirazı haklı gördü ve davayı rafa kaldırdı. İşte siyasi irade böyle bir şeydir.
2004’de Abdullah Gül, AB’de olumlu hava yaratacağı için, emsal olmamak üzere tazminatı ödedi. Sonra 2006 da Rum Arestis Türkiye’yi 885 bin euro tazminata mahkum etti. Bugün açılan dava sayısı 1400’ü geçti.
Bütün bunlar mütekabiliyete tabi, Batı Trakya Müslüman Türklerinin mülklerine ve vakıflarına el konulduğu bilinerek yapılıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 162 azınlık cemaat vakfı, Başbakanı iftara davet ediyor.
Anlayana sivrisinek saz...
Okuyucularımın mübarek Ramazan
Bayramını kutlarım...