Azez'i de taşırız!
Hani Şam'a Cuma namazı kılmaya giderken, Trabzon'da, Kars'ta, Van'da çanlar çaldırmaya başlıyor -kin ayinlerinde- ve Diyarbakır'da asırlar sonra ilk kez ezanı susturuyor ya... NATO'ya, BM'ye, ABD'ye meydan okuyup "Suriye'ye giriyoruz, giriyoruz, giiirdik" derken, "askeri yığınak(!)" haberleri Artvin'den gelmeye başlayınca "yine yolu şaşırdı zahir" dedim...
PKK, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki Silopi'yi, Cizre'yi, Nusaybin'i "düşürsün" diye valilere talimatla göz yumdurduktan sonra, PKK'nın "Suriyecesi" PYD'nin Azez'i düşürmesine izin vermeyeceğini ilan etti stratejik dahi... Ki tam da o sıralarda memleketin tam ters istikametinde Artvin düşmekteydi!
Ve -baktılar kimselerin kimselere onlar için "Eyy" çektiği yok-, Artvinliler kendi bedenlerinden bir tampon gölge oluşturdular; bunca musibete rağmen, kirlenmemiş havanın, zehirlenmemiş toprağın ve suyun "maden"den daha "kıymetli" olduğunu idrak edemeyen stratejik dahiye ve onun "paralı tabiat işgal kuvvetleri"ne karşı!
Çok basit anlatayım:
Cerattepe düşerse, yaslı madencinin "otomobil tekmelemek suretiyle kamu malına zarar vermek"ten para cezasına çarptırıldığı memleketimde, yeryüzü cenneti o canım yaylalar dinamitlenecek ve ne cezası, bunu yapanlar para, çok parayla ödüllendirilecek!
Peki o yaylalar kimin?
En az uçan tekmeci danışman istihdam eden dönemin başbakanının bindiği otomobil kadar bizim!
Henüz resmen yer teslimi yapılmadığına göre hâlâ bizim olan o yaylalara iş makineleri, konteynerler çıkarmak ne peki? "Kamu malına zarar vermek" değil mi?
Ülkede namusumuz sahiden, -varsa eğer- evin erkeklerinin bilek gücüne emanet demek; 6 ilin asker-polis güvenlik güçleri, millete toplu tecavüz yemini eden zatın bu namussuz eylemde kullanacağı suç aletlerini korumakla görevlendirildiğine göre!
Hâlâ, diyor ki;
"Azez halkı minnetle selamlıyor bizi!"
Halbuki "devletle halkı karşı karşıya getirdiniz, etmeyin, eylemeyin, bu işin sonu kötü" diye feryat ediyor burnunun dibinde milletin vekili; duymuyor; biber gazı bulutları arasında buharlaşıyorsa demek sesi!
Günlerden böyle bir günde; avuç içi kadar yerde tek söyleyebileceğim:
Bir bakın hele Azez de, Süleyman Şah gibi sırtlanıp taşınabilir mi;
Düşürmeden!
"Yerinde dik durmak" kadar "yerinde dik tutmak" konusunda da fos çıktılar ya o bakımdan...