Aytun Çıray: "FETÖ'nün kurgulanmış seçimlere çok katkısı oldu"

Aytun Çıray: "FETÖ'nün kurgulanmış seçimlere çok katkısı oldu"

İYİ Parti'nin Milli Güvenlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, “Seçimin ne zaman yapılacağı değil, nasıl yapılacağı önemli. Geçmişte FETÖ'nün kurgulanmış seçimlere çok katkısı olduğunu şimdi fark ediyoruz" dedi.

İYİ Parti'nin Milli Güvenlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Sözcü yazarı, gazeteci Uğur Dündar'a konuşan Çıray, "Milletimizin anayasal parlamenter sistemiyle sembolleşen egemenliği, maalesef AKP zihniyetinin siyasi İslamcı takıntıları yüzünden birçok güç tarafından hedef haline gelmiştir. İşte tam da burada devreye robot istihbarat örgütü FETÖ girme imkanı bulmuştur. FETÖ sadece bir darbe değil aynı zamanda bir kaos ve işgal girişimidir." dedi.

Aytun Çıray, Sözcü yazarı, gazeteci Uğur Dündar'ın sorularını yanıtladı:

“Sayın Çıray, erken seçim tartışmalarının bu kadar çabuk açılmasının nedenlerinden birisi de belki bu, yani toplumun bir ufuk görememesi. Yoğun sisten çıkıp bizi ufukla buluşturacak en kısa yol erken seçim mi?..”

Aytun Çıray (A.Ç.): Size bu gelenekselleşen söyleşilerimiz için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi, AKP iktidarı bu yılın Kasım ayında 18'inci yılını dolduruyor. “AKP iktidarı” deyişim lafın gelişi. Aslında AKP eşittir Sayın Cumhurbaşkanı, yani devleti oluşturan temel kuvvetleri kendi elinde toplayan kişi.

Bu durumda biz artık evrensel anlamda bir demokrasi değiliz. Cumhuriyet olma vasfımız bile bir hayli muğlak ve sorunlu. Bu hazin duruma, kurgulanmış seçim ve referandum süreçleriyle getirildik. Demokrasi liginde nasıl küme düştüğümüzü görmek isteyenler, 2019 “Demokrasi Endeksi”ne bakabilirler. 

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Bundan erken seçime karşı olduğunuz sonucunu mu çıkarmalıyız?

(A.Ç.): Hayır, elbette hayır!.. Burada önemli olan seçimlerin erken veya zamanında yapılması değildir, seçimlere bir kere daha kurgulanmış koşullarda gidilmesine müsaade edilmemesidir. Bu da, çıkış yolunun tamamen karartılması demektir. Geçmişte FETÖ'nün kurgulanmış seçimlere çok katkısı olduğunu şimdi fark ediyoruz. Başta DYP'nin barajı aştığı hukuken tespit edilmiş olmasına rağmen Meclis'e sokulmaması gibi… Kurgulanmış yeni bir seçim, ucube rejimin tahkimi olabilir. Bu ihtimalin, bir ihtimal olarak kalsa bile, vebali çok ağırdır.

"BU UCUBE REJİMİN ÖNÜNÜ FETÖ KALKIŞMASI AÇTI"

(U.D.): Hain FETÖ'nün darbesini bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer darbelerden onu farklı kılan ne?

(A.Ç.): Darbeler, kuşkusuz Türk Milleti'nin egemenliğine azımsanmayacak ölçüde zarar vermişlerdir. Ancak FETÖ darbesi hariç, hiçbir darbenin sorumluları, Türk Milleti'nin egemenliğini kalıcı olarak ortadan kaldırmayı ve siyasi İslam'la paketlenmiş faşist bir rejim kurmayı amaçlamamışlardır. Milletimizin anayasal parlamenter sistemiyle sembolleşen egemenliği, maalesef AKP zihniyetinin siyasi İslamcı takıntıları yüzünden birçok güç tarafından hedef haline gelmiştir. İşte tam da burada devreye robot istihbarat örgütü FETÖ girme imkanı bulmuştur. FETÖ sadece bir darbe değil aynı zamanda bir kaos ve işgal girişimidir. FETÖ hariç hiçbir darbe, egemenliğimiz bu denli tehdit etmedi. Neyse ki o, menzile ulaşamadı. Ama ağır komplikasyonlarını yaşıyoruz.

(U.D.): Neler mesela?..

(A.Ç.): Yeni bir kurgulanmış seçim ve referandum sürecinin önünü açmıştır. Rejimin değişmesinin zemini hazırlamıştır. Temel sorunlarımızın kaynağında Sayın Akşener'in tanımladığı biçimiyle bu “ucube” rejim vardır. Ucube rejimin önünü FETÖ kalkışması açtı. O halde önümüzdeki asıl sorun; Türk Milleti'nin egemenliği meselesidir. Bu sorun ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin güçlendirildiği, iyileştirilmiş parlamenter sistem ile çözülebilir. Bu adalet, refah, huzur ve mutluluk umutlarımızın ufukla buluşmasının olmazsa olmaz koşuludur.

"BARIŞ PINAR'I KURUMAYA BIRAKILDI"

(U.D.): Size göre Arap Baharı ile birlikte 2010'larda başlayan dış politikalarımızı belirleyen bu anlayış mı?

(A.Ç.): Ne yazık ki evet! AKP'nin 2010 öncesi; ticareti, daha çok ve çeşitli ilişki kurmayı esas alan yaklaşımları, ne yazık ki yerini, Irak'tan Suriye'ye ideolojik İslâmist bakışın da şekillendirdiği müdahaleci politikalara bıraktı. Bunun Suriye'de yol açtığı sonuçları ve Türk Milleti'ne her geçen gün biraz daha kabaran maliyetini biraz önce söyledim. Ancak bu politikaların tek bedeli bu olmadı: meşru Şam hükümetinin egemenliğini zayıflatmamız BOP'çulara cesaret verdi. PKK'nın Suriye'deki uzantıları önce özerk, ardından bağımsız hale gelecek bir Kürt siyasi oluşumu için harekete geçti. Bunu önlemek için en son “Barış Pınarı Harekatı”nı gerçekleştirdik. Bu harekatın amaçlarına ilişkin çeşitli hikaye projeler üretildi. Güya bir güvenlik oluşturulacak, o güvenlik koridoru içinde bir iki milyon Suriyelinin geri dönüşle yerleşeceği şehirler kurulacaktı. Hepsi Sayın Cumhurbaşkanı'nın dostları sıfatıyla Putin-Trump ikilisine takıldı. Barış Pınarı kurumaya bırakıldı. Sayın Cumhurbaşkanı'na da klasik diplomatların hayret ve dehşetle takip ettikleri hamasi çıkışlar yapmak kaldı.