Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Halk 15 Temmuz darbe teşebbüsünün travmasını yaşarken, askeri törenlerin yapılması yanlış olurdu, iptal ettik" diyor.
30 Ağustos yok!..
Ülkenin işgal altından kurtuluşunu sağlayan Zaferin Bayramı yok!..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de yok!..
Ne var?..
Yenikapı'da "demokrasi (!)" mitingi!..
* * *
İktidar kanlı darbe teşebbüsünü Türk Silahlı Kuvvetleri yapmış gibi davranıyor…
Ve TSK'ya operasyon çekiyor!..
Kalkışma, iktidarın eski ortağı Fethullahçı çeteden geldi…
Çeteyle mücadele ederek bundan askeri ayrı tutmak yerine Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılıyor…
* * *
Bu ülkede Genelkurmay Başkanı var mı, var!..
Kara Kuvvetleri Komutanı var mı, var!..
Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları var mı, var!..
Onlar varsa, kışlaların önünde çöp kamyonları, sarı kamyonlar ne arıyor?..
Kışlaların önü neden kapatılıyor?..
(…)
Ayıptır yahu!..
(…)
Ama kalbimizden de çıkaramazlar ya!.
Mehmet Türker/ Sözcü
+++++
Kendi ayağımıza ateş etmeyelim
------
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u CNN Türk'te Tarafsız Bölge programında izledik.
Başbuğ 15 Temmuz'un askeri darbe olduğuna inanmıyor:
Bunun CIA destekli Cemaat'in kullanıldığı bir kalkışma olarak görüyor.
Ona göre amaç hükümeti devirmek değil, başarısız bir silahlı kalkışma düzenleyerek TSK'nın itibarını biraz daha kırmaktır... Başbuğ bu tür komploları anlatıyor:
"İstihbarat örgütü (CIA), TSK'yı zayıf düşürmek için onun içindeki bir kesimi provoke eder, onu kışkırtır, harekete geçirir, sonra da darbenin başarısız olması için tüm tedbirleri de alır."
Özetlersek... CIA ve Cemaat ordu içindeki mensuplarını harekete geçirmiş, bir kalkışma düzenlemiş ancak bunun başarılı olmaması için tedbirleri de almıştır...
Böylece TSK darbelenmiş, Güneydoğu veya Kuzey Irak'taki gelişmelere müdahale edemeyecek duruma getirilmiştir.
***
15 Temmuz darbecilerinin eylem biçimleri Başbuğ'u doğruluyor. Amaçları polisle orduyu karşı karşıya getirmek, Meclis'i bombalayarak TSK'nın halk iradesine düşman olduğu izlenimi vermek, TSK'yı darbeci göstermekmiş gibi hareket ettiler. Cemaatçi güçlerin saldırısı TSK'nın maddi manevi varlığında büyük yaralar açtı. Darbe girişimi sonrası TSK'ya yüklenmeler sürüyor. Oysa ordular sadece darbe yapmaz ana görevleri toplumu düşmanlardan korumaktır. Kendi ayağımıza ateş etmeyelim.
Melih Aşık/ Milliyet
++++
"Gazi Meclis"ten niye kaçırıyorsunuz?
-----
Bizim partiden.
General olsun.
Bizim tarikattan.
Orgeneral olsun.
Bizim cemaatten.
Oramiral olsun.
Böyle bir yol açılacağı "terfiler ile tayinlere siyasetin henüz temizlenememiş kirli eli gireceği için mi" havuz medyası, "Beyaz Devrim" diye sevinç çığlıkları atıyor?
Dürüst olalım.
(…) Gerçeği saptırmayalım.
Emir komuta zinciri içinde yapılmamış bir darbe girişiminde Fethullah sızıntısını kazıyıp atmak için emir komuta birliğini dağıtacak köklü değişimi niçin yapıyorsunuz? Ordunun yapısında sivil devrim yapmak ihtiyacı duyuyorsanız bunu niçin OHAL kalkanı arkasına saklanarak, gizlenerek, utanarak yapıyorsunuz?
Getirin Meclis'e!..
Necati Doğru Sözcü
+++++
Savcılığı felaketti, itirafçılığı fecaat
------
Hatırladınız mı o savcıyı... Hani iktidara yakın bütün gazetelerin cansiperane savunduğu, avukatlığını yüklendiği Ferhat Sarıkaya'yı...
Hani dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı'na hazırlanan vicdansız bir kumpası iddianame diye yargıya yutturmaya çalışan adamı...
Meslekten atılmıştı ve o günün bütün iktidar gazeteleri, liberalleri onu halk kahramanı ilan etmişti.
İşte bu arkadaş 15 Temmuz darbe girişiminden sonra aniden başvurup itirafçı olmuş... Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısına bak... Cemaatteki abileri şak demiş, o tak diye yerine getirmiş. Abileri istediği için iddianameye Yaşar Büyükanıt'ın adını eklemiş. Polisteki abileri iddianameyi yazıp önüne koymuşlar. "Ekleyip gönderdim" diyor.
Meslekten çıkarılınca maaşını cemaat fazlasıyla ödemiş. Cebine ekstradan paralar koymuşlar. Güney Afrika'ya, Bosna'ya göndermişler. Çocuklarını okutmuşlar. Sonra da yine savcılık mesleğine döndürmüşler.
Belli ki 15 Temmuz'dan sonra bütün bu pislikler ortaya çıkacak diye pürtelaş itirafçı olmuş.
Savcı olarak bir felaketti. İtirafçı olarak hem felaket hem de süfli…
Ertuğrul Özkök/ Hürriyet
++++++
TGC'den MHP'li yöneticiye kınama mektubu
-----
(…) Eleştirilerime öfkelenen MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın şuursuzca bir bildiri yayınlayarak beni açıkça hedef gösterip ölümle tehdit etmesi sert tepkilere yol açarken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de harekete geçti.
Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto'nun bu konuda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yolladığı uyarı mektubunu, okurlarıma aynen sunuyorum.
Turgay Olcayto şöyle yazdı:
Sayın Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanı,
Gazeteciler, iktidarın ya da muhalefetin belirlediği koşullarda haber yapmak zorunda değildir.
Gazetecilerin görevi halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmektir.
Gazetecileri, gazeteciliğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir.
Gazeteciler görevlerini yerine getirirken siyasetçiler tarafından sıklıkla hedef seçilmişler ve bedel ödemişlerdir. Siyasetçilerin kullandığı şiddet dili, toplumu kutuplaştırırken, şiddeti de artırmaktadır.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Basın Müzesi'nde Öldürülen Gazeteciler Galerisi'nde siyasetçiler tarafından hedef gösterilmiş, karanlık güçler tarafından öldürülmüş her siyasi görüşten 64 gazetecinin fotoğrafı asılıdır.
Son olarak MHP Genel Merkezi Basın Birimi tarafından 6 Temmuz 2016 tarihinde MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın'ın, Onur Kurulu üyemiz Rahmi Turan'ı hedef alan bir açıklaması yayınlanmıştır.
Kullanılan nefret söylemiyle, üslup açısından benzeri görülmemiş bir düzeyi yakalamayı başarmış olan bu açıklamada Rahmi Turan açıkça ölümle tehdit edilmiştir.
Sayın Genel Başkan,
Siyasetçiler bulundukları görevlere vatandaşları ya da gazetecileri tehdit etmek için seçilmemişlerdir.
Siyasetçilerin yaşadığı sorunların kaynağı gazeteciler değildir.
Yaşanan her sorunda, suçu medyanın üzerine atmak, gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel şiddeti tırmandırmak, partilerin ve siyasetçilerin kullandığı bir kolay yol olmaktan artık çıkmalıdır.
Siyasetçiler, eleştiriye tahammül göstermenin demokrasinin en temel ilkesi olduğunu unutmamalıdır.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın'ı, Rahmi Turan'ı ölümle tehdit eden açıklaması nedeniyle kınıyor, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüyle yaşam hakkına saygı göstermeye davet ediyoruz.
Konuyu dikkatinize sunuyoruz. Saygılarımızla…
Turgay Olcayto,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı.
***
Bu kınama mektubu, MHP'nin antidemokratik tutumunu değiştirir mi?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olayla ilgilenir mi?
(…)
MHP'nin kurtuluşu, etkili bir muhalefet yapan, dinamik yeni bir Genel Başkan ve çağdaş yeni bir yönetimdedir…
Rahmi Turan/ Sözcü