Ayıp, adam maçları da iptal ederdi

İnsanın laf olsun diye iş yapması herhalde yalnızca politikacılara has bir meşguliyet. Adamların günahları kadar sevmedikleri, hayat ve kafa düzenlerine ters düşen olay ve törenlerde boy gösterip gerdan kırdıklarını görünce, ne kadar da rahatsız olduklarını anlamamak için eşek olmak lazım.
Aslında eşek olan herhâlde biziz. Onların, yani bu kötü aktörlerin oynadıkları oyunu ve yaptıkları rolleri yutan bizler, aslında sahtekârlık yapıyoruz. Bu kötü senaryonun bir parçası olarak deprem bölgesinde de sahtekârlıklar berdevam. Kamyonlar yağmalanıyor. Askere, polise bombalar ve kurşunlar sıkılıyor.
Merhamet ticareti, televizyon kanallarında devam ediyor. Bu tiyatronun başoyuncuları ise biraz sulu gözlü. Hep ağlıyorlar, hep ağlıyorlar.
Cumhuriyeti onlar sevmediler. Sevemezlerdi zira Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ülkesini satan padişah Vahdettin’e ve düşmana silahlarını teslim eden Osmanlıya karşı kurdukları bir yenilik, bir devrimdir cumhuriyet. Son nesil ise kendilerini yeni Osmanlı diye satıyor. Ama hanedan nereden başlayacak, hangi tarikat şeriatı yönetecek henüz karar veremediler. Törenleri iptal ettiler ama nedense maçları iptal akıllarından bile geçmedi. Depremzedelere ne kadar saygısızlık. Maçta bağırmak ve takımlarını teşvik veya tahkir edici sözler sarf etmek. Oldu mu yani?
Ekonomide zikzaklar belki birilerinin maskesinin düşmesine neden olur. Zira bizim kendi başımıza bir şey yapmamız söz konusu değil. İlla ki birileri bizim için bir şey yapacak. Her kanal da tükenirse bu kez Allah’ım diye yüce yaradanın kapısını çalarız.
Bu hafta Washington’da Türkiye rüzgârı esecek. Biliyorsunuz şu anda bir helikopter satışı söz konusu. Bakalım Kongre’den geçebilecek mi? Şehirde ise ATC yani Türk Amerikan Konseyi’nin yıllık toplantısı var. Pazartesi gecesi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, akşam yemeğinde konuşacak. Bizim ne kadar önemli bir stratejik vaz geçilmez olduğumuzu anlatacak. Bu arada İsrail ve Kıbrıs konularında da, salonda oturacak Erdoğan’ın üç bakanına nasihatte bulunacaktır emin olun.
Gelelim hep eleştirip ardından taklit ettiğimiz Amerika’dan haberlere. Bu son zamlar bence bu başkanlık seçimleri döneminde Cumhuriyetçi Parti’nin seçim şansını azaltıyor. Olay bugünlerde zengin ile yoksul kavgasına dönmek üzere. Türkiye’de ciddiye alınmayan Wall Street hareketi beklenenin üzerinde takipçi buluyor. Hemen hemen ABD’nin her kentine ve her üniversitesine sıçradı hareket. Sanki dünyadaki yüzde 95 olarak tanımlanan yoksullar bu kez kendilerini soyup soğana çeviren zenginlere ve bankalara karşı savaş açmış gibi.
Bu yüzden banka ve zenginlere karşı savaş açmış olan Obama’nın şansı da yavaş ama emin bir şekilde yükseliyor. Son dış politika gelişmelerinde de görüldüğü gibi ABD ve Batı’nın indinde demokrasi ve radikal dinci hareketlerin hiçbir önemi yok. Onlar için önemli olan kendi çıkarları. Bu yüzden Batı dedi diye her şey doğru demek değil.
Tunus’ta seçimi kazananlar derhal laik yasaları iptal edip ülkeyi şeriatla yöneteceklerini açıkladı. Yanlış hatırlamıyorsam bu partinin adı da AKP idi. Hem de seçimi kazananlar bizimkiler gibi Müslüman Kardeşler örgütü üyesi. Mısır’da da aynı senaryo, Suriye’de aynı tezgâh ve bizimkilerin himayesindeki Müslüman Kardeşler. Ama Esad şimdilik olaya pabuç bırakmıyor.
Bu da gösteriyor ki Müslüman Kardeşler örgütünün ardında ABD var. Yani bizimkilerden de anlaşılacağı gibi Müslüman Kardeşler örgütü Müslümanlardan çok Hıristiyanlara hizmet eden bir örgüt. Yalnızca adları Müslüman, aynı bizimkiler gibi. Ama din kisvesi altında başkasının adamları.
Hayat kısa. Sevgi ve şefkat karşılıksız. İnsanların bir birini kandırması ise en büyük avanta kaynağı. Benim halkım da bundan hoşlanıyorsa bize ne demek düşer?

Yazarın Diğer Yazıları