Aydın olmak- gafil olmak!
“Aydın” denince , silâhıma davranasım geliyor... “Aydın”, aslında, “entelektüel” demek... Aydınlanma Çağından mülhem. Ama, çok bilmekle, diploma almakla, insanlar gerçek “aydın-bilge” olamıyorlar. Bazıları “Diplomalı cahil” oluyorlar... Cehaletin en tehlikeli şekli de bu: “Yarım bilgi”, çok bilmişlik, fakat hiç bir şey bilmemek!..
***
“Aydın” lakabı bizde alabildiğine suistimal edildi... Kerametleri kendilerinden menkul bir takım kadınlar erkekler, her konuda bildiriler yazıyor; imzalar topluyorlar ve.. sözde “aydın” olmanın dokunulmazlığı altında, ahkâm keserek, gafletten ve kafaları karıştırmaktan da öte, ihanete kadar varabiliyorlar.
Mesela, bu “aydınlar”, “Milyonlarca Ermeniyi kestik” diye imza topladılar... Hepsi “Hırant Dink” oldular... Orhan Pamuk bu yüzden “Nobel” ödülü aldı...
***
Bu “aydınlar” şimdi de PKK- Güneydoğu konusunda ayaklanmışlar ve ahkâm kesiyorlar... “Barış Meclisi” çatısı altında birleşen “her zamanki olağan şüpheliler”: İshak Alaton, Prof. Dr. Halet Çambel, Rakel Dink, Prof. Dr. Şerif Mardin, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ı ve tabii Orhan’ın da içinde bulunduğu grup, ortak imzayla bir mesaj yayınlamışlar... Aymazlıkları kayda geçsin diye genişçe özetliyorum: “Savaşmakla, çatışmakla, bastırmakla, sindirmekle, yok etmekle olmaz, barışmakla olur! 30 yıldır on binlerce can alan, yüz binlerce can yakan, milyonlarca insanı derinden yaralayan bir çatışmanın yeniden başlaması kabul edilemez. Savaş, çatışma, operasyon, mayın, top, tüfek, ateş, hapis, tehdit çözmez; sağduyulu diyalog çözer. El kırmak çözmez; el uzatmak, el sıkışmak çözer... Barış diz çöktürmek değildir, öylesi kalıcı barış olmaz. Barışmanın yolu güç gösterilerinden ve toplu cenazelerden geçmez, hakları temel alan mutabakattan geçer... Kürt meselesinin çözümü için barışmaktan yana bir süreç acilen başlatılmalı, başta hükümet olmak üzere, tüm parti ve çevreler katkıda bulunmalıdır. Çareyi savaşmakta, çatışmakta değil, barışmakta gören bizler, TBMM’de grubu olan partileri, Meclis’in açılmasını beklemeden bir araya gelmeye çağırıyoruz.”
***
Bu adamlar, bu kadınlar, Şehit cenazelerinde PKK’yı, bölücüleri tel’in eden bir bildirge yayınlamazlar; imza toplamazlar!.. Hatta aksine, Şehitler verilince, bunu Kürtlerin haklı olduklarına kanıt gösterirler. Türklerin bu konuda hiç hakları yoktur... Bu aydınlardan bir kere olsun “ortak imzalı” PKK’yı tel’in bildirgesi sâdır olmamıştır!..
***
Ama şimdi “zamanlamaya” bakın: Kuzey Irak’a, Kandil’e harekât başladı; başlıyor ya.. buna karşı ayaklandılar!!!
Ve bu “aydınlar”, Kürt sorununun tarihi kökenlerini, bölücülerin asıl amaçlarını pek âlâ bilirler... PKK ile pazarlığın, uzlaşmanın, “barışçı çözümün” sonunda “Büyük Kürdistan” ın sınırlarını çizmek olduğunu da bal gibi bilirler de, bu, onları hiç “ırgalamaz” ... Öyle ya, “barış uğruna” Türkiye bölünsün; Büyük Kürdistan kurulsun; ne zararı var?! Kısacası: “Ver kurtul!”
***
Önceki yazımda aynı “aydınlar” güruhunun, 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndaki “askeri geçitler artık son bulsun” demelerine karşılık, Fransa’nın 14 Temmuz Bayramında Paris’in en büyük caddesinde, en şaşaalı askerî geçit resmi yapıldığını yazmıştım... ABD’yi unutmuşum. Amerikan Milli Bayramı 4 Temmuz’da, Washington’un en geniş Pennsylvania Caddesinde, Cumhurbaşkanının önünde büyük “askeri geçit resmi” yapılır... Ne Fransa’daki, ne de Amerika’daki aydınlardan buna karşı çıkan “aydınlar” olmamıştır... Bizim “aydınlar seçmedir...”
***
Medyadaki “aydınlardan” Hasan Cemal, “Devlet adamlığı barışın sabırla, kuyumcu titizliğiyle yönetilecek bir süreç, altını çiziyorum, bir süreç olduğunu bilmek ve acıların ötesine bakarak barış ipini yakalamaktır” diyor... Ancak “Devlet adamlığı” mümkün olanı yapmak, sözde barış için teslim olmak değildir... Gerektiğinde gerçek barış için, ne pahasına olursa olsun ülkenin bütünlüğü için savaşmaktır...
***
Şu sırada Akdeniz’de savaş rüzgârları esiyor... Egemen Bağış “Donanma bugünler için lâzım” buyurmuş... Evet Türk Ordusu, Türk Donanması ve Hava Kuvvetleri, sadece bugün için değil her zaman lâzım... Ama onların komutanları, generaller, amiraller Hasdal’da iktidarın esiri... Ne buyurulur sayın Bağış!..