Aydın Doğan, Uzanlar gibi tasfiye mi edilecek?
Meslek büyüklerim haber bekletilmez derdi.
Bu hakikate bir kez daha tanıklık ettim.
Aydın Doğan’a operasyon yapılacak duyumumu olgunlaştırayım derken Fatih Altaylı bizden erken davrandı ve dün konuya değindi. Biz de bugün konuya ayrıntılar vererek devam edelim:
Evet Ankara’daki derin fısıltı Aydın Doğan’ın tasfiyesi için hazırlıkların yapıldığı şeklindedir.
Başkent’in öbür yakasında AKP’nin Doğan Grubu için dosya derlediği iddiaları ayyuka çıkmıştır.
Dosyaların içeriği ne mi
olabilir?
İddialara göre;
1) Petrol kaçakçılığı konusu.
2) Borsa işlemlerinde manipülasyon konusu.
3) Vergi kaçakçılığı konusu.
4) Dışbank’ın, İş Bankası tarafından Doğan Grubuna satılması konusu. (Zaman aşımına yasa hazırlığı.)
Diyeceksiniz ki bu hikayeler eskidi, bunlardan bir şey çıkmaz!
Bize göre de çıkmaz ama bir gerçeği unutmayalım!
Türkiye bırakın hukuk devleti olmayı, kanun devleti bile değil!
Bu ülkede kanunların uygulanışı bile kişilere göre değişiyor!
Türkiye’deki adalet realitesi maalesef hukukun gücünü değil, gücün hukukunu yansıtıyor!
Güç bugün siyasi iktidar ise adalet denen şey pekala o yönde tezahür edebilir!
Hayır amacımız asla yargımızı şaibe altına sokmak değildir.
Söylemek istediğimiz yargının bazı konularda baskı altına alınması olayıdır.
Baskı altına almak illa tehditle de olmaz.
Yargıyı kilitleyecek bilirkişi raporlu bir dosya tanzim edilirse, işlem tamamdır.
Uzan olayını hatırlayın.
Koca bir ticari imparatorluk yerle bir edilmedi mi?
Diyeceksiniz adam suçlu ve bedel ödüyor.
Tamam ödesin ona bir itirazımız yok da neden sadece Uzan ya da hükümete direnenler?
AKP’ye karşı olduğu ve Cem Uzan’ın 2002 seçimleri sonrasında (AKP anketleri ile sabittir) müthiş bir yükselişe geçtiği için mi yoksa?
Doğru ya da yanlış kamuoyunda böyle bir inanış var.
Bugün gelinen noktada söylenen şudur:
AKP iktidarı kendine tehdit gibi gördüğü herkesin üstünden silindir gibi geçer. Bu bağlamda yeni hedef de medyanın en büyüğü olan Aydın Doğan’dır.
Tayyip Erdoğan’ın Aydın Doğan’a hiç mi hiç güvenmediği ve 22 Temmuz seçimlerinde de o grubu POAŞ’ın vergi hikayesi ile kilitlediği iddiası doğru-yalan yaygın kanaattır.
AKP, medyada başlattığı kendileştirme operasyonunun finalini, Aydın Doğan’ı çökerterek yapacak. Doğan Grubu çökerse de medyanın yüzde 90 küsuru fiilen kendilerinin kontrolüne girecek.
Kuşkusuz bütün bunlar kolay şeyler değildir ve de Doğan Grubu, Uzan misali evi taşlanınca hemen yıkılacak şekilde camdan değildir ama Tayyip Bey’in bugüne kadar yaptıkları ve gözü karalığı insana acaba mı dedirtiyor?
Düşünüyorum da yoksa Tayyip Erdoğan kendisinin Meclis kürsüsünden ifşa ettiği bu petrol kaçakçılığı dosyasını, bir yılı aşkın bir süredir böyle bir amaç için mi beklettti? Eğer öyle ise bunun adı, devleti nasıl yönetmektir söyler misiniz?
Bir başka şey, Doğan Yayın Grubunun son aylardaki yayın çizgisidir.
Yoksa Aydın Bey de o kokuyu aldı da sipere mi geçiyor?
Türkiye’de AKP’ye karşı diklenebilecek iki kurumdan biri Doğan Yayın Grubudur. Biz elbetteki bu grubun hiçbir şeyi değiliz ve her şeylerini de onaylamıyoruz ama bu grup da AKP tarafından çökertilirse işte o gün ben de Türkiye’nin İran modeline yelken açtığına inanacağım.
Merak ediyorum...
MİT’çi babanın MİT istismarcısı oğlu...
MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş’e göre gazeteci Can Dündar MİT’çi bir babanın oğluymuş. Öyle ki Can Dündar’ın babası A.R. Dündar’ın MİT’e girişi kendi personel başkanlığı döneminde olmuşmuş. Gündeş, Can’ın geldiği yeri babasına borçlu olduğunu da sözlerine ilave etmiş... Diyeceksiniz ne var bunda? Hiç bir şey yok. Biz MİT mensubu olmayı devlet memurluğu, mesela öğretmenlik gibi görür ve saygı duyarız. Ancak aynı şey Can Dündar için acaba geçerli midir? Öğrencilik yıllarında onlarca yürüyüşe katılan biri olarak bu satırların yazarı, hiç “Kahrolsun MİT” diye bağırmamıştır, ama hiç kuşkum yok ki Can Dündar bağırmıştır. Öyle çünkü geçmişten bugüne çizgisi ve yazdıkları bunun delilidir... Şimdi düşünün MİT maaşı ile büyü, yetiş ve onun sayesinde bir yerlere gel, sonra da ona küfür et... Bir başka şey; merak ediyorum, Can babasının MİT’çi olduğunu geçmişte İGD’li arkadaşlarına söylemiş miydi? Söylemedi ise bunun adı nedir?
Dolu dizgin...
Ekonomide çöküş sinyalleri!
Dün bu satırların yazıldığı saatte borsa 41 bin civarında, dolar ise 1.230 YTL sınırındaydı. Görüldüğü gibi uluslararası kriz, hiç bir şey olmaz denilen ekonomimizi de vurmaya başladı. Verilere göre yabancılar usul usul kaçıyor. Stratejileri panik yapmadan, fazla kayıp olmaksızın Türkiye’yi terk etmek... Hayır dün ve birkaç haftalardır olanlar sadece ve sadece çöküş sinyalleri ya da artçı depremlerdir. Hiç temenni etmeyiz ama beklenen ve korkulan İstanbul depremi misali, büyük bir ekonomik deprem ya da fecaattır. Uzmanlara göre borsanın 30 binlerin bile altına düşeceği ve doların 1.800-2.000 aralığına taşınacağı iddiaları var. Böyle bir şey, yani doların patlaması her şeyin alt üst olması ve enflasyonun yeniden şahlanması, işsizliğin katlanması, özel sektörün çökmesi anlamına gelecektir. Felaket tellallığı yapmak istemeyiz ama AKP sayesinde belirsizliğe dolu dizginiz.
Üzüldüm...
Güler Sabancı’nın büyük ayıbı...
Haberi okuyunca dehşete kapıldım. Neymiş efendim Belçika Devleti Güler Sabancı Hanımefendiye Kraliyet Nişanı vermiş ve Güler Hanım da bunu kabul buyurmuş.. Vallahi ayıp... Bunun adı Özdemir Sabancı’nın ruhunu incitmek değil de nedir? Hayır takınılan tavrı ticari hiçbir şeyle de izah edemezsiniz. O Belçika devleti değil midir, Özdemir Bey’i katleden Fehriye Erdal’a yıllar yılı sahiplenen? O Belçika devleti değil midir, DHKPC’ye kucak açan? Hal bu iken Sabancı Holding CEO’su Güler Hanımın böyle bir tavır takınması yürek burkuyor. Gerektiğinde tavır ve tutum almasını bilmezseniz, kurduğunuz ticari imparatorluğun ne anlamı olabilir? Hayır ticaretin de kuralları ve ahlakı olur. Belçika Devletinin yaptığı ahlaksızlığı Sabancı Grubu ticari kaygılarla görmezden gelemez, gelmemelidir...