Ayasofya'yı bilerek konuşmak...
Ayasofya hakkında herkes ahkâm kesiyor, bilmeden, öğrenmeden, öğrenme gereği duymadan... Kiminin bilgisi, softa-molla bilgisi, aslı astarı, tarihsel dayanağı yok... Kimininki de yüzeysel... Ünlü bir yazarımız birkaç gün önce bir televizyonda, Ayasofya'nın kubbesini Mimar Sinan'ın oturttuğunu söylüyordu... Öyle değil tabii ki, Mimar Sinan'ın bu ulu mabede yaptıkları çok, 2 minare ile bahçesine yaptığı II.Selim Türbesi bunların başında geliyor... Fakat kubbe daha önce yapılmış, zaten bu ulu mabedin ululuğu da bu kubbeden geliyor. Bizde daha önce kubbe mimarisi olmasına karşın, Ayasofya kubbesi ve diğer mimari özellikleri esin kaynağı oluyor, Osmanlı mimarisini derinden etkiliyor.
Coşkun Faik Kavala'nın "Ayasofya İsyan ve Devlet" adlı harika bir kitabı var (Resse Yayınları), herkese tavsiye ediyorum. Okumadan, bilmeden konuşmasın kimse, bu konu ciddi ve hassas bir konu.
Peki kim bu Coşkun Faik Kavala? 1986 doğumlu genç bir tarihçi-araştırmacı yazar. Marmara Üniversitesi, Beyaz Rusya Minsk, Çin Pekin Kültür Üniversitesi ve İtalya'da Michelangelo Enstitülerinde; yakın tarih, sanat tarihi, bilim tarihi, dinler tarihi, mitoloji ve etimoloji dallarında eğitim görmüş. 7 yabancı dil yanında, Osmanlıca da biliyor.
300 sayfalık bu kitaptan can alıcı bilgiler, çekici ipuçları sunacağım önce:
-Ayasofya kubbeli yapılar tarihinin en önemli eseri.
-Ayasofya, Trallesli Anthemios ve Miletli İsidoros adlı iki matematikçi tarafından bir büyük isyanın, Nika İsyanı'nın ardından yapılmış. Bunun da bir anlamı ve iletisi var elbette. Nika İsyanı ile Gezi Direnişi arasında anlamlı bağlar kuruyor yazar.
-İmparator Jüstinyen, Ayasofya'nın açılışında, görkemine bakarak Hazreti Süleyman'ı kastederek "Seni de geçtim ey Süleyman" demiş.
-Fatih, dize getirdiği Roma'yı yok etmek yerine Müslümanlaştırıp ayağa kaldırdı. Ayasofya Türkleştirildi, camiye çevrildi fakat duvarlarındaki mozaik ve freskler, melek resimleri ve bazı kapılardaki haçlar olduğu gibi bırakıldı. Pierre Chuvin adlı yazar yazıyor bunları: "Nasıl ki Kur'an, diğer kutsal kitapları inkâr etmiyorsa, onları tamamlıyorsa, cami de kiliseyi tamamlıyordu."
-Coşkun Faik Kavala, gezginlerin hatıralarında yazdıkları Ayasofya'yı da anlatıyor ki, gerçek tarih de işte burada zaten... Ve kitabın sonuna doğru da Ayasofya'yı gezmeye götürüyor okurunu. Mutlaka çok kişi çok kez gezmiştir Ayasofya'yı ama böyle bilgi sağanağı ile gezmek çok daha hoş ve yararlı oluyor.
Ve Ayasofya'nın müze yapılma konusu, Kavala bunu da yazmış elbette ayrıntısıyla. Yazmış da, burada artık sazı benim elime alıp içimi dökmem lazım bu bağlamda:
Ayasofya'nın mülkiyeti bizde de, Ayasofya bizim eserimiz değildir a beyler, bizim sahiplendiğimiz, esinlendiğimiz, etkilendiğimiz, koruduğumuz, geliştirdiğimiz bir büyük eserdir. Biz onu müze yapmakla paylaşma büyüklüğünü göstermiş olduk. Atatürk ona yeniden çan takılmasını önlerken, bu büyüklüğü de gösterdi. Bugün Ayasofya yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyorsa, işte bu, o büyüklüktendir. Ayasofya önünde siyasi şovlar yaptırarak, minaresinden ezan okutarak bir yere varamazsınız, orası kısmen Namık Kemal Zeybek'in Kültür Bakanlığı döneminde ibadete açılmıştı zaten, cühela güruhunu kışkırtmayı bırakın...