Avrupa'ya Bu Sert Cevabı Verelim!

Avrupa'ya Bu Sert Cevabı Verelim!

Yazar Şevket Apuhan, Hollanda ile yaşanan diplomatik krizle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

İşte Şevket Apuhan'ın yazısı:

Referandum tarihi yaklaştıkça, daha önce defalarca seyrettiğimiz bir filmi sanki tekrar seyrediyoruz. 

Ortaya düşmanlar çıkıyor, büyümemizi istemeyen odaklar, üst akıl, küresel sermaye hepsi birleşip bize saldırıyor ve Türkiye'yi yönetenler düşmanlarla amansız bir mücadeleye girişiyorlar.  

Dünyada hatrı sayılır ülkeler arasında mücadele etmediğimiz bir ülke kalmadı. Hepsi ile farklı zamanlarda en amansız mücadelelere giriştik. 

Geldiğimiz noktada ise Konya ilimiz kadar bir ülke olan Hollanda, bakanımıza yönelttiği nezaketten uzak ve diplomaside hiçbir yeri olmayan düşmanca davranışları ile bize kafa tutan son ülke oldu. 

Rusya ile cebelleş, Amerika'ya kafa tut en sonunda git Hollanda ile düşman ol. Bunu gerçekten hak etmedik. 

Peki hak etmediğimiz şeyler neden hep bizi buluyor? Bu sorunun cevabını, dış krizleri iç fırsata dönüştürmek için çabalamaktan kendimize soramadığımız malum. 

Aslında, Avrupa'ya bugün en anlamlı cevapları verebilme şansımızı, dün azar azar yitirdik. Dünyada paranın en bol olduğu zamanlarda biz bu parayı yeni markalar yaratmaya, üretim ve istihdam yaratacak adımlar atmaya değil; betona gömdük. 

Üretemediğimiz arabayı bir kenara koyup, yaptığımız yollarla övündük; yerli uçak yapamadık ama bütün dünyayı havalimanlarımıza düşman belledik. 

Dolayısıyla bugün Hollanda'ya verdiğimiz en sert tepki: "Sizden Lale almayız!"dan öteye geçemedi. 

İhracatımızın büyük bölümünü Avrupa'ya yapıyoruz. 15 yıldır alternatif pazarlar oluşturamamışız. Rusya ile meyve-sebze krizini bile aşamıyoruz. Kavga ettiğimiz kim varsa daha sonra zaten türlü tavizler vererek barışmak zorunda kalıyoruz. 

Türkiye'yi yönetenler şunu anlamalı: Türkiye'nin, üstelik 15 yıldır yönettikleri Türkiye'nin iktisadi gücü her önüne gelene kafa tutacak güçte değildir. Ekonomik yapımız, dış politikada daha itidalli bir dil kullanmamızı zorunlu kılmaktadır. 

Ahmet Davutoğlu ile başlayan uluslararası yalnızlaşmada ısrarcı olmak Türkiye'nin çıkarına bir durum değildir. 

Turizm gelirleri ile ayakta duran Akdeniz'in ne yiyip ne içeceğini düşünmeden gerginlikten taraf olmak, Avrupa'ya ihracat yapan şirketlerimizin ekmek verdiği insanlarımızın ay sonunu nasıl getireceklerini hesap etmeden kavgaya tutuşmak, Avrupa ülkelerinde yaşayan milyonlarca insanımızın karşılaşacakları türlü zorlukları düşünmeden hareket etmenin kar değil zarar getireceğini anlatmaya gerek bile yoktur. 

Avrupa devletleri bize düşman mıdır? Evet! Ancak bu düşmanlığa karşı izlenecek strateji, kendi ayağımıza kurşun sıkmak olmamalı. 

Avrupa gibi üretebilmek, Avrupa gibi dünyaca ünlü markalara sahip olmak ve Hollandalı polislerle kavga ederken, "Bizi içeri atacaklar" diyen arkadaşına "Burası Türkiye mi de içeri atacaklar?" Cevabını veren vatandaşımızın en az Avrupa kadar güvenebileceği bir demokrasi ve hukuk sistemi inşa etmek bu düşmanlığa verilebilecek en sert cevap olacaktır.