Almanya' da yaşayan T.C. Vatandaşı ve "Türk kökenli "Alman vatandaşı toplam 3.2 milyon Türk İnsanı , 60 yıla yaklaşan " Gurbetin Almanya hali' nde" hayatlarını idame ettirmektedir.
TÜRKİYE' DE " ALMANCI" ALMANYA' DA "YABANCI"
60' lı ve 70' li yılların " Gurbet edebiyatı" söylemleri bir yana ; Türkiye' den Almanya' ya , " kısa sürede gerçekleştirilmesi olası" hedeflerle giden yüzbinlerce insanımız geçen zaman zarfında önlerine " daha büyük hedefler" koyar olmuşlardı.
Artık 2-3, bilemediniz 5 yıllık "gurbet tasavvuru" nun yerini, önü açık bir çalışma hayatı beklentisi almış, önceleri "emek karşılığı geçim temini ve birikim yapmak" şeklinde özetlenebilecek "Gurbetin 'de.' hali", Alman Yabancılar Yasası' nın " eş ve çocukların Almanya' ya getirilmesine imkan vermesiyle " Aile birleşimi yoluyla Almanya' da kalmak süresini " ucu açık bir çalışma-ikamet süresine" dönüştürüyordu...
Başlangıçta iki yıllık süreler ile kısıtlı olan " Misafir İşçilik" Alman İşverenler Birliği' nin talebi doğrultusunda " Türk İşçileri' nin beklentilerin üzerinde bir performans göstermesi ve iş hayatına adaptasyon göstermesinden dolayı"
F. Alman Hükümeti tarafından Çalışma müsaadesi süresinin uzatılmasına imkan tanınıyordu...
Bunu takip eden yıllarda Almanya , Türk İşçilerinin eş ve çocuklarını yanlarına almalarına imkan tanıyan "Aile Birleşimi' ni" mümkün hale getirecekti...
Türkiye' nin tüm sosyal kesimlerinin, siyasi,dini ve toplumsal yapılanmmalarının adeta bir "sosyal izdüşümü" halinde örgütlenmeleri özellikle 1970' li yıllarda ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemde merhum Başbuğ Alparslan Türkeş' in direktifi ve öncülüğünde Türk Ocakları, Milliyetçi Türk İşçi Dernekleri, Ülkü Ocakları kurulurken, 70' li yılların ikinci yarısında MSP Genel Başkanı Prof. Necmettin Erbakan' ın talimatlarıyla da Milli Görüş Dernekleri örgütlenmeye başlamıştı. Aynı dönemde Sosyal Demokrat Dernekler de örgütlenip Halkçı Devrimci Dernekleri Federasyonu çatısı altında birleşiyordu...
Sayıları yüzlerle ifade edilen "ülkücü-milliyetçi " dernekler 1978 yılında Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (Türk Federasyon) çatısı altında birleşecekti...
Daha sonra bu yapı. Avrupa' da Türklerin yaşadığı tüm ülkelerde , ABD, Kanada, Avustralya ve İsrail' de " o ülkedeki ülkücü milliyetçi derneklerin birleştiği federasyonlar halinde yapılanacak, Almanya merkezli bir " üst yapılanma olan" 'konfederasyon ' halini alacaktı...
Aynı dönemde Almanya' daki Türkler' in "dini örgütlenmeleri" de oluşturularak, " Süleymancılar " olarak bilinen Süleyman Hilmi Tunahan' ın " müritleri tarafından kurulan" İslam Kültür Merkezleri Birliği, Said-i Nursi ' ye bağlı kişilerce kurulan (değişik isimlendirmeler halindeki cami dernekleri) ve "bağlantısız" tamamen ibadethane ihtiyacından kaynaklanan cami dernekleri de kurulmaya başlanmıştı...
SİYASİ SIĞINMACILAR SORUNU!
1979 yılından itibaren Türkiye' de " ANARŞİ ORTAMI" gerekçe gösterilerek Siyasi sığınma talepleri başlayacak, 1980 12 Eylül İhtilalini takip eden yıllarda ise;" KİTLELER HALİNDE" mülteci akınları Almanya' ya " Yeni bir Türk Göçünün" gerçekleşmesine yol açacaktı...
Birçoğu " ekonomik sebeplerle" ve ekseriyeti Türkiye' nin doğu-güneydoğu illerinden " organize bir şekilde" Almanya' ya getirilen Türk vatandaşı " mülteci adayları"
Kendilerini Almanya' ya getiren " örgütün" direktifleri doğrultusunda yaşamak zorunda kalacaktı...
HER "TERCİH" BİR "VAZGEÇİŞTİR"
Gurbeti " ikinci vatan" kabul ederek , bulundukları ülkelerde " anavatanda bıraktıklarının eksikliğini hisseden AVRUPA TÜRKLERİ Almanya' da "ANAVATANI ARATMAYACAK" sosyal, kültürel ve dini yapılanmalara yönelecek ve Almanya' da kurulu Türk dernekleri ' nin sayısı hızla artacaktı...
Bu " Teşkilatlanmalar" Kültürel-dini değerlerin muhafaza edilmesi, yaşanması ve gelecek nesillere aktarılması kaygısıyla yapılıyordu.
O dönemi "perişanlık " olarak niteleyen birçok insanımızın duygularına tercüman olan Ozan Arif , "PERİŞAN "şiirinde:
Gençlerimiz burda şundan habersiz,
Damarında gezen kandan habersiz.
Töreden habersiz, dinden habersiz,
Almanya' da doğan döller perişan.
Burda bir arada kenefle hamam,
Cami yok, mescit yok bulunmaz imam.
Ne Almanca tamam, ne Türkçe tamam
Karmakarış olmuş diller perişan.
Dizeleriyle haykırıyordu.
Dini dernekler (cami-mescid dernekleri) tarzında mahalli yapılanmalar ve cemaatler, tarikatler şeklinde hızla çoğalırken Türk Federasyon (dernekler içinde halka açık mescid yapılanmalarıyla) Milli Görüş ise ; bir " fikir derneğinden ziyade" tüm müslümanlara hitab eden cami" görüntüsünde faaliyet gösteriyordu...
Özellikle 80'li yıllarda " cami dernekleri'nin mensupları" arasında arzu edilmeyen ayrışmaların olduğunu , öyle ki ; bazı cemaat mensuplarının diğer bir " cami derneğindeki imamın ardında" namaz kılmaması halini aldığını gözlemlemek mümkün oluyordu. Bu dönemde, kendisini Halife ilan eden eski Adana müftüsü "KARA SES" olarak bilinen Cemalettin KAPLAN' ın
"cılız da olsa" tehlike arz eden bir Örgütlenmesine de dikkat çekmek lazım....
DİNİ YAPILANMALARDA "DEVLET ELİ"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, "yukarıda bahsettiğimiz hususların da etkisiyle olsa gerek, Türk İşgücü Göçü' nün başlangıcından 23 yıl sonra 1984 yılında, başta Almanya olmak üzere Türklerin yaşadığı tüm Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada ve Avustralya' da"dini hizmet" için kolları sıvayacaktı... Diyanet’in resmi görevlileri, ilk kez 1984 yılında önce Almanya’ya, sonra diğer Avrupa ülkelerine doğru yola çıktılar.
12 EYLÜL DARBECİLERİNİN "RABITA' SI"
T.c.Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilk kez 1984 yılında Almanya' ya gönderilen " din görevlileri' nin" maaşları T.C. bütçesi dışında bir kaynaktan , Suudi Arabistan kökenli ‘Rabitat-ül Alem-ül İslam’ adlı kuruluştan karşılandığı merhum araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu tarafından 1987 yılında belgelemişti...
HER 1280 KİŞİYE BİR CAMİ.
Almanya' da yaşayan 3.2 milyon müslüman Türk' e hitab eden "ibadet yeri imkanı sunan" 2500 Cami ve (dernek statüsünde) mescid bulunmaktadır. Bu camilerden 1000' den fazlası kısa adı DİTİB olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği çatısı altında faaliyet gösterirken, din görevlilerinin maaşları Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından karşılanıyordu. . Tabii ki T. C. Diyanet İşleri Başkanlığı' nın Türkiye' deki yapılanmasına paralel olarak DİTİB de, CAFERİ mezhebi mensupları ve ALEVİ vatandaşlarımıza yönelik bir hizmet sunmamaktadır. Oysa olması gereken : Din dersi veya (dini bir öğretiyi ret eden ailelerin çocukları için bile mecburi olan" etik dersinin okullarda mecburi ders olarak okutulduğu Almanya' da vatandaşlarımıza " kapsayıcı" hizmet sunmak yoluyla yeni " ayrışmalara" sebebiyet vermemektir...
Almanya'da yaklaşık her bin 300 kişiye bir cami-mescid düşüyor olması, ibadet yeri ve çocuklarımızın, gençlerimizin dini eğitim alabilecekleri imkan sunuluyor olması " nicelik olarak" bir açığı kapattığı bir gerçek. DİTİB' in anılan yapılanma içerisinde
"nitelik olarak" yeterli olduğunu söylemek pek mümkün görülmüyor...