Atsız Mecmua'nın ilk yazısı
15 Mayıs 1931. "Aylık Fikir Mecmuası" Atsız Mecmua'nın ilk sayısı. Aslında ilk yazı Gökalp'tan bir iktibas: Çınaraltı. Dolayısıyla Boz Kurt imzalı ve "Bir kuş bakışı" başlıklı yazıyı derginin ilk yazısı olarak kabul etmek doğru olur. Şimdi okuyucuları o yazının son paragraflarını okumaya davet ediyorum. Birinci Dünya Savaşı'yla ilgili paragraflardan sonra yazı şöyle devam ediyor:
"Her şeye ve her şeye rağmen ölmez bir millet olduğumuzu 20'nci asır tarihlerine de yazdırdık."
"Bu son hayat hamlesi bize yeniden birçok şey kaybettirdi. Asırlardan beri sonsuz bir kaynak gibi israf ettiğimiz Türk kanı biraz daha aktı; içinde sefil yaşadığımız harabeler arttı. Çok şey kaybettik. Fakat istiklâlimizi kazandık."
"Yeryüzündeki bütün mukaddes şeyleri kasalarına tıktığını zanneden patron ruhlu milletlerin iktisadî felsefesi, dünyaya hür yaşamak için gelen Türk'ün imanlı hamlesi karşısında geri döndü."
"Sermaye, imana mağlup oldu. Mefkûre, menfaati boğdu. Müstemleke ihtirasının hakkı, vatan ve istiklâl aşkının kudreti ve ateşi karşısında eridi. Mazlum, zalimi yendi."
" Bu itibarla 20'nci asır filozoflarına, iktisat ve içtimaiyat âlimlerine ve nihayet büyük ordular erkânıharplerine, tetkik olunacak yeni bir mevzu ve yeni bir örnek verdik. Ellerindeki kitaplara, kaidelere ve beyinlerindeki sistemlere uymayan bir millet olduğumuzu gösterdik. Yalnız bunlarla da kalmadık."
" Türk tarihi son asırlarda öksüz ve mütehassir kaldığı bir Türk Dâhisine kavuştu ve onu ölmez bir 'şaheser' olarak sinesine aldı. Türk'ün tunç iradesini temsil eden bir deha doğdu. Garbın ilim metotları Türk kafasına girerse ne harikalar doğacağını bütün dünya öğrendi. Fakat artık irademizin kudretinden emin olarak kendi içimize ve işimize bakmaya mecburuz. Artık Türk köylüsünün damarlarını bir Terkos çeşmesi gibi akıtmaktan ve Türk köylüsünün kesesini yabancı kasalara boşaltmaktan çekinmeliyiz. Her gün yeni yeni müstemlekeler ve esirler arayan KIZIL, BEYAZ, SİYAH EMPERYALİSTLER karşısında içtimaî uzviyetimizle iktisadî mevcudiyetimizi kuvvetlendirmeğe ve bunların en sağlam temeli olan Türk köylüsünü ve işçisini yükseltmeye memur ve mecburuz."
"… Demokrasiye inanıyor ve Cumhuriyetimizi yükseltmek istiyorsak halkımıza tapalım ve dediklerimizi yapalım."
" İşte bu mecmua halkın içine girecek, onun ıstırabına ve sefaletine katışarak köylümüzü ve köylerimizi kurtarmaya ve yükseltmeye çalışacak gençlerin mecmuası olacaktır. Turancılıktan Anadoluculuğa ve Marksizmden Faşizme kadar hangi içtimaî akideye temayül edersek edelim üzerinde çalışılacak bir saha vardır: Anadolu. Yükselmesi, artması ve kuvvetlenmesi lâzım gelen bir kütle vardır: Türk köyü ve Türk köylüsü."
Boz Kurt imzası Atsız'a aittir. Türk milliyetçilerinin 1931 yılındaki seviyesine dikkatinizi çekmek isterim. Türk İstiklal Savaşı, Batı'nın her şeyi maddiyat ve ekonomi ile açıklayan iktisadi ve içtimai sistemlerinin yanlışlığını göstermiş; yazıdaki ifadelerle "sermaye imana mağlup olmuş, mefkûre menfaati boğmuştur."
Yazıdaki Atatürk ve demokrasi vurgusuna da dikkat etmek gerekir. 1931 yılında "demokrasi inancı"nın dile getirilmesi bence önemlidir.
Ortaya konan hedefin gerçekçiliği de dikkate değer: "Sosyal yapımızı ve ekonomik varlığımızı güçlendirmek ve bunların en sağlam temeli olan Türk köylüsünü ve işçisini yükseltmek." Üstelik ideolojimiz ne olursa olsun, ister Turancı, ister Anadolucu, ister Marksist, ister Faşist olalım aynı hedefe yönelmeliyiz.
Milliyetçiler zaman zaman, son 150 yıllık Türkçülük tarihi içinde gezinseler nasıl olur?