Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Atsız - 40 yıl sonra

                Bir dostum, Atsız'la ilgili sözleri bir araya getirmiş. Sadece ikisini buraya alıyorum.

                Ali Ekrem Bolayır (Namık Kemal'in oğlu): "Nihâl gibi müstesna bir evlâdı bulunduğu için milleti tebrik ederim."

                Adile Ayda: "Siz, yüzyıllar geçtikten sonra bile, ilham kaynağı olacak bir millî şuur âbidesisiniz."

                Aydil Erol dostumun emeğine sağlık. Kendisi Atsız'ı çok sık dinleyen dostlarımızdan biriydi. İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın da Atsız hakkında çok bilinen güzel bir sözü var. Onu buraya almıyorum. Atsız hakkında birçok kitap yazıldı. Gençlerin onları edinip okuyacaklarını ve İbnülemin'in sözlerini de o kitaplardan öğreneceklerini umuyorum.

                Atsız'ı 40 yıl önce, bugünlerde kaybettik. 40 yıl sonra onun çevresinde büyük bir ilgi odağı oluştuğunu görüyoruz. Hakkında onlarca kitap yazıldı, araştırmalar yapıldı. Genel ağda gençler onun için özel siteler oluşturdular. Yazılarının, kitaplarının ve şiirlerinin neredeyse tamamı genel ağda var. Hakkında sık sık toplantılar yapılıyor ve ülkenin her yerinde Atsız anılıyor. Adile Hanım haklıdır; Atsız, ilham kaynağı olmaya devam ediyor ve gün geçtikçe daha çok ilgiye mazhar oluyor. Gittikçe artan ilginin sebebi ne olabilir? Burada birçok sebep sıralayabiliriz. Ama ben sözü uzatmadan şöyle söyleyeceğim.

                Atsız, millî ruhun mâkes bulduğu bir şahsiyetti. Gençlerin anlayacağı dille söyleyeyim: Atsız, millî ruhun yansımasıdır; millî ruh âdeta onun şahsiyetinde odaklanmıştır.

                Bozkurtların Ölümü, Ruh Adam, ateşten mısralar, makalelerindeki ateşten cümleler…  Bu eserlerdeki üslup başka türlü açıklanamaz. Elbette parlak bir zekâsı vardı ve iyi bir eğitim görmüştü. Ama bu niteliklere sahip pek çok yazar ve şairimiz var. Sayıları az da olsa düşünürlerimiz de var. Ve hepsinin üstün nitelikli eserleri var. Fakat Atsız'ın eserlerine sinmiş millî ruh bunların hiçbirinde bu yoğunlukta görülmez. O âdeta millî ruhun tecessüm etmiş (cisimleşmiş) hâli idi. Efsaneler çağından, destanlar çağından gelerek ve tarihin inişli çıkışlı yollarından geçerek gelen Türklük macerası onun beyninde, onun yüreğinde yoğrulup yeniden şekillenmiş; onda şekillenip olgunlaşan, bir ateş topu hâline gelen Türklük, hayatına, mücadelesine, eserlerine yansımıştı.

                Şu beyit, yukarıda söylediklerimin ifadesi gibidir:

Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;                                                                                                       

Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.

                Türk ırkının efsanelerinden, destanlarından, tarihinden nice şerefler taşar. Atsız bu şereflerle dolu ırkın içinde kendisini eritmiş gibidir. Bu mısralar ancak bir ruhun, bir millet ruhunun terennümü olabilir. Önceki beyti de buraya almalıyım:

Bilsin cihan ki ben bu cihânın nesindeyim:                                                                                                        

Bir ülkünün mehâbetinin zirvesindeyim.

                Mehabet; şan, yücelik ve heybet karşısında duyulan saygı ve ululama duygusudur. Türk ülküsü o kadar şanlı, heybetli, o kadar yücedir ki onun karşısında insan titrer, derin bir saygı ve tazim hissine kapılır. İşte Atsız böyle heybetli bir ülküye duyulan saygı ve tazim (ululama) duygusunun zirvesinde durmaktadır.

                Ölümünden altı ay önce yazdığı "Sona Doğru" şiirinin son beyti de şöyle:

Artık vedâ zamânına pek fazla kalmadı;                                                                                                                           

Yorgun ve kimsesiz, ölümün bahçesindeyim.

                Atsız'ın, ırkımızın şeref taşan efsanelerinin bahçesinde olduğu muhakkak. Fakat "kimsesiz" olduğu söylenebilir mi?   

Yazarın Diğer Yazıları