Doğu Türkistan konusunu ve soydaşlarımızın bölgeden başlayıp Anadolu'da noktalanan göç yolculuğunu yıllar önce Türkiye kamuoyunun gündemine getiren araştırmacı yazar Hızırbek Gayretullah, "Altaylarda Kanlı Günler" adlı kitabının genişletilmiş yeni baskısını okurla buluşturdu. Birinci baskısının üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen eserin konusu, içeriği ve aktüalitesi hala canlılığını ve güncelliğini korumaktadır. Gayretullah, kitabının yeni baskısının önsözünde Doğu Türkistan'ın hala insan hak ve hukukundan yoksun, görülmemiş bir Çin asimilesinde, tehdit, tehcir ve baskı altında ölüm kalım savaşı vermekte olduğunun altını da özellikle çizmektedir. Gayretullah'ın alanındaki ilk çalışmalar arasında kabul edilen "Altaylarda Kanlı Günler" kitabı bir roman değildir. 1905-1970 yılları arasında Türkistan'da Çin zulmüne karşı ayaklanan, yıllarca süren kanlı mücadelelerden sonra ata yurdunu terk etmek zorunda kalan ve dünyanın damı Tibet platosunu, Himalayaları aşarak Türkiye'ye ulaşan Kazak Türkleri'nin yaşadığı hazin olayları dile getiren belgesel bir eserdir:
"Başındaki bulutların her dağılışı, bütün bu hatıralardan birer parça alıp götürüyordu. İhtiyar Altay, bağrında asırlardır barınan, bozkırlarında at oynatan, soğuk sularını kana kana içen, yaylalarında kımızın verdiği heyecanla gururlanan Ertürk'ün torunlarının akıbetini artık, sezer gibi oluyordu. Bulakları artık şırıl şırıl akmıyor, gölleri maviş maviş dalgalanmıyor, yaylaları yeşil yeşil yeşermiyor, ırmakları köpük köpük çağlamıyordu. Vadilerinde kuşlar cıvıl cıvıl ötüşmüyor, çayırlarında taylar tepişmiyor, koyun-kuzu meleşmiyor; zayıf ve melüldüler. Asırlardır süren şenlik ve mutluluklar artık, yerini yavaş yavaş elem ve kedere terk ediyordu!.. Altay'ın aksakallı ihtiyarları bütün bu alametleri pek iyiye yormuyorlardı! Ya kıtlık olacağına ya da beklenmedik bir musibetle karşılaşacaklarına inanıyorlardı..."
Bilge Kültür Sanat Yayınları
Tel:(0212) 520 72 53
***
Türk Müslümanlığı ve temel taşları
Türkler'in İslam'la şereflenmeleri sadece Türk tarihinin değil, İslam tarihi ve dünya tarihinin de en büyük hâdiselerinden biridir. İslam, neredeyse, Türk topluluklarının millî dini haline gelmiştir. Öyle zamanlar olmuş ki Türk denilince İslam, İslam denilince Türk akla gelmiştir. Türklerin ahlakî ve kültürel değerleri, İslam'ın değerleri ile aynı ufukta buluşturulmuş ve İslam medeniyetinin değerlerine güç katmıştır. Türklerin İslam anlayışı, kendine özgüdür: İslam'ı kendi kültür ve gelenekleri ile uyumlu bir şekilde yeniden anlamayı ve yorumlamayı tercih etmişlerdir. Fıkıhta Hanefilik, itikatta Maturidilik ve ahlakta Yesevilik, günümüzde "Türk Müslümanlığı" adını verdiğimiz ahlakî ve akılcı dindarlığın üç sacayağını oluşturmaktadır. Türk Müslümanlığı konusunun akademideki yetkin ismi Prof. Dr. Sönmez Kutlu'nun makalelerinin bir araya getirildiği "Türk Müslümanlığı Üzerine Yazılar" adlı kapsamlı çalışmada, "Türkler Arasında İslam'ın Yayılışı ve İslam Anlayışının Oluşum Süreci", "Türklerde İslam Tasavvurunun Kaynakları: Hanefilik; Maturidilik ve Yesevilik", "İmam Mâturîdî'ye Göre Diyânet-Siyâset Ayrımı ve Çağdaş Tartışmalarla Mukayesesi", "İmam Mâturîdî, Ahmet Yesevî ve Yunus Emre'de Ortak Değerler: İnsan, Akıl-İlim ve Vatan", "Avrasya Coğrafyasında Dinî Bilginin Kaynakları ve Yeniden Üretilmesi" gibi birbirinden önemli yazılar yer alıyor.
Ötüken Neşriyat
Tel:(0212) 251 03 50
***
Kalkışma tarihimiz
Bâbıâli'nin usta ismi Gürbüz Azak, Osmanlı tarihi boyunca devlete yönelik kalkışmaları "Osmanlı'da Darbeler İhanetler İsyanlar" adlı eserinde anlatıyor. Bu teşebbüslerin sonuçları ve padişahları devirmek isteyenlerin akıbetleri bir film şeridi gibi gözler önüne seriliyor. Osmanlı Sarayı'na kafa tutanlar ve padişahları tahtlarından indirip isteklerine uygun kişileri o makamlara oturtmak isteyenler, genelde başarısızlıkla sonuçlanan bu girişimleriyle hem toplumda lanetlenmiş hem de şiddetle cezalandırılmışlardır. Bizde darbelerin tarihi eskilere dayanır. Bugünü daha iyi anlayabilmek için, dünü bilmek ve anlamak gerekiyor.
Mihrabad Yayınları
Tel:(0212) 514 28 28
***
Karanlıkta kalanlar
Gazeteci-yazar Hakan Aygün, ''15/7 15 Temmuz Sırları'' kitabı ile 15 Temmuz'da yaşanan kalkışma hakkında şimdiye kadar yanıtı bulunamamış sorulara yanıt arıyor: *Darbeyi ABD örgütlemedi mi? *Rusların darbe istihbaratını önceden bildirdiği palavra mı? *AKP içinden ''yeni Başbakan'' mı belirlenmişti? *Darbe günü askeri uçakla Ankara'ya getirildiği idda edilen siyasi kimdi? *Erdoğan baskına uğrayacağını anlayınca yardım için hangi ''eski emniyetçi-siyasetçi''yi aradı? *Adil Öksüz'ü tutuklatamayan savcı, cemaatçı olduğunu nasıl anlamıştı? *Darbe girişimine cemaatçı olmayan subaylar destek verdi mi? *Darbeyi halk mı önledi, TSK mı? *Kalkışma gecesi asıl kahraman Tayyip Erdoğan değil, Binali Yıldırım mıydı?
Siyah Beyaz Yayınları
Tel:(0216) 660 10 53
***
HAFTANIN KİTABI:
Masal değil gerçekler...
Arslan Tekin yeni kitabı "Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu ve Ertuğrul Gazi" ile tarihimizin tartışılan bir dönemi hakkında yeni ufuklar açıyor. Tekin; kurucusunun babasından, geldiği soya kadar her şeyi ile tartışılan "Osmanlı Devleti nasıl büyüdü?" sorusuna cevap arıyor: Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin tohumu uçlarda atılmıştır. Selçuklu beylikleri içinde, Ertuğrul Gazi'nin başını çektiği beylik, en küçüklerindendi. Bir uç beyliği idi. Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna dair yerli ve yabancı ilim adamları pek çok teoriler üretmişlerdir. Osmanlı kaynakları pek azdır ve çoğu birbirinden çıkmadır. Asıl Bizans kaynakları bize fikir verir, düşüncesini taşısak da, Bizans kaynakları da doyurucu değildir.
Çok bilgi efsaneyle karışıktır ve efsaneyle gerçeği ayırmak da güçleşmektedir. Diyebiliriz ki, bütün tartışmalar ilk defa, elinizdeki kitapta, bir arada değerlendirilmiştir. Hamaset gerçekleri perdeleyebilir. Bu çalışmada farklı düşünceleri bir arada verilerek okuyucunun bir "birikim"le senteze varması öncelenmiştir.
Kariyer Yayınları
Tel:(0212) 516 99 84
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Olaylar ve haberler arasında bir ömür
Çetin Altan, "Kalemini ne bir balyoz, ne bir süngü, ne bir borazan gibi değil, sadece kalem gibi kullanır..." sözleriyle tanımladığı usta gazeteci Mete Akyol bugün köşemizin konuğu. Kendine has röportajlarıyla, araştırmalarıyla Türk basınında müstesna bir yer sahibi olan Mete Akyol 3 Kasım 2016 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu 81 yaşında aramızdan ayrılmıştı.
Mete Akyol, daha önce "Yazamadıklarım" adlı kitabında topladığı gazetecilik deneyimlerinin devamını 1993'de "Hem Yaşadım Hem de Yazdım" adıyla okurlarına sundu. Akyol'un, 5'i gazetecilik deneyimlerini aktardığı 6 kitabı bulunuyor. Yılmaz Yayınları Gazeteci Yazarlar Dizisi'nden çıkan kitabın önsözünde Mete Akyol eserini şu sözlerle tanıtıyor:
"Niçin mi, Hem Okudum Hem de Yazdım?... Çünkü kitapta yer alan olayların tümünü yaşadım da ondan. Onları kendim yaşadım, sizin için yazdım. Okurken burnunuza biraz fazla 'gazetecilik' kokusu gelirse beni bağışlayın. Bu deneyimlerimi kaleme alırken, gazeteci olabilmek için okullarda, fakültelerde okuyan gelecekteki meslektaşlarımla bu konuda dört yıllık bir öğrenime gerek görmedikleri için şimdiden aramıza katılan sabırsız meslektaşlarıma, 'Bunlar sizin de başınıza gelebilir, sizin de başınızdan geçebilir' uyarısı olabilir umuduyla, kendi geçmişimden onların geleceğine ışık tutmak istedim. İlginizi çekeceklerine inandığım olayların çoğunun başrolündeki kişiler, Türkiye'nin bugüne gelmesinde önemli görevler üstlenen sorumlulardır."
Kitaptan bazı konu başlıkları şöyle:
*Adnan Menderes ve garson bendeniz *Gürsel eşini tanıttı: Bu da bizimki... *Kadınlar Kralı Süleyman Demirel *Mevhibe İnönü CHP'ye kayıtlı mıydı? *Kasım Gülek'in ayısı TV'de *Kasım Gülek aya gidiyor *Osman Bölükbaşı ava gidiyor * Zeki Müren körler okulunda *Deniz Gezmiş polis müdürüyle burun buruna
(Ahmet Yabuloğlu)