ATATÜRK’ÜN VEFATININ TÜRK - İSLAM DÜNYASINDA BIRAKTIĞI YANKILAR / Prof. Dr. Mehmet Saray

ATATÜRK’ÜN VEFATININ TÜRK - İSLAM DÜNYASINDA BIRAKTIĞI YANKILAR / Prof. Dr. Mehmet Saray

Çanakkale’deki başarılarında sonra Atatürk’ün milli Mücadeleyi başarıyla kazanması laik, demokrat bir Cumhuriyeti kurması Türk-İslam dünyasında nasıl büyük sevinç yaratmışsa, O’nun vefatı da Türk-İslam dünyasında büyük üzüntü yaratmıştır.

Bunun nedeni, Türk milleti hem Türk kardeşlerine ve hem de diğer Müslüman milletlere elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışmış ise de, onların sömürgeci emperyalist devletlerin işgaline uğramalarına engel olamamıştı. Atatürk’ün Türkiye dışında yaşayan Türk kardeşlerine ve mazlum milletlere gösterdiği samimi ilgi, onların da bir gün düşman işgalinden kurtularak kendi milli devletlerini kuracaklarına olan inancı, O’na büyük sevgi ve saygı duyulmasına neden olmuştur. Yakında okuyucu ile buluşacak olan “Atatürk ve Türk Dünyası” kitabında Azerbaycan ve Türkistan Türklerinin Atatürk’e olan sevgilerini ve saygılarını belgeleri ile etraflıca izah ettiğim için burada daha çok İslam dünyası ile bir zamanlar Atatürk’e karşı savaşan Batılı devlet adamları ile tarihçilerin gösterdiklerinden bahsedeceğim. I.Dünya Harbi sırasında ve sonrasında Türkiye’ye büyük zarar veren ve fakat türk milletinin yenilmesini sağlayamayan ünlü İngiliz devlet adamlarından Loyd George, Atatürk’ün vefatı haberini alır almaz şu açıklamayı yapar: “Yüzyıllar, çok seyrek deha yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, O büyük dahi, çağımızda Türk milleti içinden çıktı. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelebilirdi?”. Amerikalı General Charles H. Sherrill ülkesini Ankara’da hem Büyükelçi olarak temsil etmiş ve hem de “Mustafa Kemal’in Bana Anlattıkları” adı altında bir kitap yazmıştı. Atatürk’ün ölümü haberini alınca Sherrill şu sözleri söyler: “Mustafa Kemal’in ülkesinde daha çok kalmak, O’nunla daha sık buluşmak ve görüşmek iterdim. O’nu her dinlediğimde bir ders veren tarafı vardı. Dileğim, çağdaşı vatandaşlarının, O’nu bu emselsiz yapısı ile kavramaları, düşünceleri ve teşhislerini gelecek kuşaklara aktarmalıdır. Bu adam, bunlar bilindikçe ve öğrenildikçe, çapı, gerçek anlamıyla, gözler önünde devleşen ayrıcalıklı kişidir. Sadece ülkesinde değil, dünyada bir daha benzerinin gelip gelmeyeceği bilinmeyen bir insandır”. Türkiye ve Atatürk hakkında kitaplar yazmış ve I. Dünya Harbi ve sonrasında İngiliz Dışişleri Bakanlığına danışmanlık yapmış ünlü İngiliz tarihçisi ve fikir adamı Arnold Toynbee, Atatürk’ün vefat haberini alınca şu açıklamayı yapar: “Atatürk’ün cesaretlendirdiği 4 ve önderlik ettiği Türk Milli Mukavemeti, en iyimser Türk vatandaşlarının umduğundan daha üstün bir zafer kazandı. Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntılarından, gerçekten bağımsız, milli bir Türk Devleti doğdu. Pek az millet, bu tür güç bir sınavla yüzyüze gelmeyi göze alabilmiştir. Türk halkı, tarihin bu yiğitlik dolunyaprağını yaşatan kişi ile, yani Atatürk ile, iftihar edebilir…”. Bu satırların yazarını, yani bendenizi yetiştiren rahmetli hocalarımdan biri de Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan idi. 1932’de yapılan Birinci Türk Tarih Kurultayında Türkistan’la ilgili güzel açıklamalar yapan Togan, toplantıyı takip eden Atatürk’ün dikkatini çekmişti. Bilgisini genişletmek için Viyana’ya gönderilmişti. Togan Viyana’da iken Atatürk vefat eder. Hocam çok üzülür ve bir hafta matem tutar. Hoca’nın Viyana’daki komşusu olan bir arap Profesör ise Atatürk için matem tutmaya devam eder. Togan dayanamaz sorar: “Sen hala niçin matem tutuyorsun? O, Türklerin atasıydı. Bir Türk olarak ben de ağladım, matem tuttum ama hayat devam ediyor. Sen ise hala matemini sürdürüyorsun”. Hocamın bu sözleri karşısında Arap Profesör der ki: “Zeki Bey, bizim idarecilerimiz İngilizlerin ve Fransızların telkinleri ile Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı inkılaplardan ve kurduğu laik Cumhuriyetten dolayı onu kötülettirip okul kitaplarına İslam’a en çok kötülüğü yapan adam diye yazdırmışlar ve bizlere böyle okutmuşlardı. Ama biz arap aydınları olarak onun yaptığı inkılapların yalnız türk milletine değil bütün İslam milletlerine de ışık tuttuğunu biliyorduk. Şimdi o ışık söndü. Ben matem tutmayayım da kim matem tutsun?”. Atatürk yalnız Müslüman Arap dünyası için değil, aynı zamanda Müslüman Asya milletlerini, özellikle Bangladeş ve Pakistan halklarının aydınları için de bir ışık idi. Bu konuda Atatürk hakkında ilk şiiri yazan Nazrul İslam’dan ve Muhammed İkbalden bahsetmeyeceğim. Muhammed Ali Cinnah kardeş Pakistan devletinin kurucu lideridir. Atatürk’ün vefatı haberini alınca çok üzülür. Çünkü hayranlık duyduğu Atatürk’ü ziyaret etmek istemiş, fakat bunu yapamamıştır. Atatürk’ün vefatı haberini alır almaz “Associated Press” ajansına şu açıklamayı yapmıştır: “Atatürk, İslam dünyasının en büyük şahsiyeti idi. Bütün İslam dünyasının O’nun için büyük yas tutacağına eminim. O’nun modern Türkiye’yi nasl kurduğunu ve çağdaşlaşma hamlelerini nasıl yaptığını ve şarkın bütün mazlum milletlerine gösterdiği ilgiyi hayranlıkla takip ettik. Kendi milletini modern bir millet haline nasıl getirdiğinin dünyada başka bir örneği yoktur. Yalnız İslam dünyası değil, bütün insanlık en büyük devlet adamını kaybetmiştir”. Yukarıda Cinnah’ın açıklamasından sonra, Atatürk’ü çok seven Bangladeşli şair Şehadet Ahmed, Türkiye’ye gelip Atatürk’ü sağlığında ziyaret etmek istemiş, fakat bu arzusunu fakirliği yüzünden gerçekleştirememiştir. Atatürk’ün vefatını haber alınca çok üzülür ve tıpkı 5 Arap Profesör gibi o da matem tutar. Fakat o, aynı zamanda duygularını dile getiren şu şiiri yazar:

 

Seni hiç gözlerimle görmedim,

 Sadece duydum ismini.

 Eşsiz ve asil şöhretinle Kırdın esaret zincirini,

 Kurtardın en sonunda O Yüce Milletini.

 Hatıran ebedidir Atatürk. Sen yaşıyorsun,

Değil sadece Türklerin,

Bütün Asyalıları, inan, kalbinde parlıyorsun

Bu şiir dünyasında sana Takdirlerimi sunuyorum.

 Elveda diyerek, İki damla gözyaşı sunuyorum

Arap Profesör ile Bangl adeş’li şairin yaptığı gibi, aramızdan ayrılan sevgili Atatürk ümüz için biz de matem mi tutmalıyız? Bence hayır. Eğer onu seviyorsak, eğer onun bu millet için yaptıklarına inanıyorsak, eğer dine dayalı siyaset yapmayı yasaklayan laik Cumhuriyeti, hukuk devletini niçin kurduğuna inanıyorsak, O’nu mutlaka okuyup izinden gitmeliyiz. O’nu anladığımız gün, O’nu sadece 20. Ve 21. Yüzyılların değil, daha nice yüzyılların en büyük devlet adamı olduğunu görürüz. Prof. Dr. Mehmet Saray