O, bu mücadelesiyle Türk milletini yeniden dünya tarih sahnesinin saygın bir unsuru haline getirirken aynı zamanda da bütün dünyaya örnek olmuş ve bütün insanlık onun ilkelerine saygı duymuştur. Kısaca; “Dünya milletleri arasında huzur ve barış olmayınca bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrum kalır” diyen Atatürk’ün evrensel barışa katkısı büyük olmuş ve genç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren bölgesinde barış ve istiklâl adası olma yolunda büyük gayretler göstererek tüm dünyanın takdirlerini kazanmıştır.
Çünkü onun ilke ve amaçları tamamen insanlığa hizmet için ortaya atılmıştır Bu açıdan Atatürk’ün fikir ve düşünceleri bir ideoloji bakımından incelenmelidir. Onun bu düşünceleri iyi bir şekilde tetkik edildiğinde, 21. yüzyıla hitap ettiği ve bundan sonra da bir takım dünya ve ülke sorunlarının çözümünde önderlik edeceği açıkça görülür. Onun fikir ve düşüncelerini anlamak ve anlatmak ve hatta bir inkâr edilemeyecek ideoloji olarak tanıtmak insanlık görevi ve insanlığa hizmet olarak algılanmalıdır. Özellikle Atatürk’ün evrensel değerlerle örtüşen ilke ve fikirlerinin bilimsel düşünceye dayanan yöntemlerle ele alınması Türkiye için olduğu kadar bütün dünya içinde büyük anlam taşımaktadır.
Böylesine büyük bir lider 10 Kasım 1938’de vefat ettiğinde(Atatürk’ün ölümü için geniş bilgi için bkz. Ayın Tarihi, Atatürk’ün Vefatları, Kasım 1938, Ankara, S.60, s.20) bütün dünya ülkeleri bizimle hemen hemen aynı üzüntüyü duymuş ve aynı acıyı paylaşmıştır. Ülke içinde olduğu kadar ülke dışında da bütün basın ve yayın organları onun ölümüyle ilgili yazılar yazmışlar, yorumlar yapmışlardır. Özellikle gerçekleştirdiği milli mücadelesini kendilerine örnek alan ülkeler, onun ölümünden en fazla etkilenenler olmuştur. Vefatı dolayısıyla Balkanlarda ve Yakın Doğu’da millî yas ilan edilmiş, devlet meclislerinde(Macar Mebusan ve Ayan Meclisleri o günkü celselerinin başlangıcını Atatürk’ün hatırasını anmaya ayırmışlardır. Mebusan Meclisinde, Başkan Kornis, Atatürk’ün başarılarından söz ederken, Ayan Meclisinde ise Ssechenhi, modern Türkiye’nin yaratıcısı Atatürk’ün ölümünün Macaristan’da uyandırdığı üzüntü ve eleme çok heyecanlı bir dille tercüman olmuş, bütün Parlamento üyeleri bu sözleri ayağa kalkarak dinlemişlerdir. Başbakan İmredi, Atatürk’ün cenaze töreninin yapılacağı 21 Kasım pazartesi gününün Macaristan’ın ulusal matem günü ilan edilerek bütün memlekette resmi binalara siyah bayraklar çekilmesini emretmiştir. Budapeşte belediye başkanı da aynı kararı almıştır. Bkz. “Atatürk İçin Macarlar Siyah Bayrak Çekiyorlar”, Son Posta, 20 Kasım 1938, s. 7; “Macaristan da Millî Matem”, Ulus, 20 Kasım 1938, s. 3) özel anma törenleriyle beraber toplantılar yapılmış, büyük lider her yönü ile ele alınarak incelenmiş ve yâd edilmiştir.
Atatürk’ün ölümünü kabullenemeyen A.Ş. Esmer bir yazısında şu yorumu yapmaktadır; “Mensup olduğu millete ve insanlığa Atatürk tarafından yapılan hizmetlerin yüzde birini yapmış olan hangi adam vardır ki, ölmüştür? Hayır, Atatürk ölmez ve ölemez. Çünkü bir millet diriltmiş ve o millete ebedî hayat vermiştir. Millet yaşadıkça Atatürk de yaşayacaktır... Bugün siyasî ve kültürel hayatımızın hangi safhasına bakarsak bakalım, orada Atatürk’ü görürüz... Atatürk’ün manevî varlığı daima yolumuzu aydınlatacak bir nur hâlinde bizimle beraber olacaktır.”(A.Ş. Esmer, “Atatürk Ölmez”, Ulus, 11 Kasım 1938, s. 3) Ülke içinde bu gibi yazılar yayınlanırken, bütün dünya gazeteleri de Türkiye’nin uğradığı acı kaybın yasına iştirak etmiş ve onun hakkında uzun uzun yazılar yazmışlardır.