B- Mısır Basını
Büyük önderin vefatı Mısır’da da geniş yankı uyandırmış ve bütün Mısır’da Türk ve yabancı mahfillerde büyük bir üzüntüyle karşılanmış özellikle Kahire’de büyük bir matem havası esmiştir. 11 Kasım 1938’deki bütün Mısır gazetelerinde, Atatürk için yazılar yazılmış ve hakkında yorumlar yapılmıştır.
Mısır Ayan Azasından Hafız Ramazan Paşa, Atatürk’ün ölümü dolayısıyla şu beyanatta bulunmuştur; “Kemal Atatürk olmasaydı yeni bir Türkiye görecek miydik? Belki hayır. Mısır, bugünkü vaziyetini bulacak mıydı? O zaman Mustafa Kemal adını taşıyan Atatürk’ü 1912’de tanıdım. Mısır’dan geçerek, refakatinde bulunan Türk zabitleriyle birlikte Trablus’un imdadına koşuyordu. Daha o tarihte, onun yenilmez bir iradeye sahip olduğunu görmüştüm. Az konuşuyordu. Fakat tasarladığı gayeye varmak için hem kendi hayatını, hem diğerlerinin hayatını fedaya amade olduğu hissediliyordu. Mustafa Kemal, daha 1912 senesinde Napolyon’un sevdiği seciye ve zekâ sahibi, enerjik insanlardandı... Onu o tarihten ancak on sene sonra Ankara’da gördüm. O zaman şan ve şöhretin zirvesinde bulunuyordu. Çok uzun zamandan beri can çekişen ve Avrupa’yı hakikaten korkutan eski Türk devletinden, en feci şerait içinde yeni, canlı ve kudretli bir devlet, daha ilk hareketlerinde bütün dünyayı hayrete düşüren, sonra da 20 sene müddetle mağlubiyetin ne olduğunu bilmeyecek olan bir devlet çıkarmıştı. Avrupalı murahhaslar, Kemal’in zaferiyle yırtılan Sevr Antlaşmasını değiştirmek üzere 1922 senesinde Lozan’da toplanmışlardı. Lozan’da Mısır meselesi önemli bir konuydu... Bu konu Atatürk’ün başarısıyla neticelendirilmiştir.”(“Kemal Atatürk’le Müzakerelerim”, Cumhuriyet, 20 Kasım 1938, s. 9)
Elbelağ Gazetesi de Mısır kadınlarını temsilen Huda Şaravi’nin Atatürk’le yaptığı bir söyleşiyi naklederken onun Türk kadın hakları konusunda gerçekleştiği büyük inkılâptan bahsetmiş ve bütün Türk halkının kendisine büyük hayranlık beslediğini söylemiştir.(Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiye’si, s. 245-246 Ayın Tarihi, s. 194)
El-Ahram Gazetesi şöyle yazmıştır; “Mustafa kemal öldü yahut Atatürk öldü. O Türk milletinin babası ve son asırların yetiştirdiği en büyük adam Türkiye’yi kıtlıktan kulluktan kurtaran, müstevlilere karşı saldırma ateşini yakan savaş meydanlarında ona başbuğluk edip kurtulma sahiline çıkaran adam öldü.
Milletin kendisini can yerine koyduğu her emrine baş eğdiği, iradesi geri dönmeyen, büyük ıslahatlar yapan, milletini ilerletmesini bilen adam öldü. Muahedeleri yırtan, devletlerin kararlaştırdıklarını tanımayan, milletleri hürmet ettiren, milletini de o ihtiram mevkiine çıkaran, diğer milletlere saydıran adam öldü.
Zayıf, kanadı kırık, düşkün, yorgun, yokluk, kulluk darbeleri altında inleyen bir milletten ileri, kuvvetli, muhterem, hep yükselen ve atılgan bir millet meydana getiren büyük adam öldü. Hakikatte o, bir vatan kurtarmış, bir milleti ıslah etmiştir. Atatürk’ün adı her Türk medarı hürmet ve iftiharı olarak kalacaktır. Bugün toprak, kahramanlık destanı dillerde dolaşan bu adamı içine almış bulunuyor. Fakat tarih onun adını ebedileştirecektir.