Prof. Dr. George Dragoş, Atatürk’ün hayatı ve eseri ile ilgili yazdığı kitabının ön sözünde; “Türkiye’nin uyanışı Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşmiş, yüzyıllar boyunca aynı Türk toprağında büyük Türk İmparatorluğu diye tanınan ve bu imparatorluğu kuran Türkler dünyanın en eski ve en büyük milletleri arasında yer aldığı ve birçok medeniyetler kurduğu halde, onlar her zamanda hayret verici ve dikkat çekici güç ve zenginlikleri ile tanınmışlardır” dedikten sonra Türklerin köklü bir tarihe ve kültüre sahip eski ve büyük bir millet olduğunu belirterek, M. Kemal’in askeri dehası, devlet kuruculuğu, inkılâpçılığının yanı sıra, onun en belirgin niteliklerinden biri olarak, fikir adamı hüviyetini taşımış olması yönü üzerinde durmuştur. Eserinin sonunda ise, Atatürk ile ilgili yine şu satırlara yer vermiştir; “Akşamüstü yorgun güneş kendisini Boğaziçi sularında yıkadığı zaman, Gazi çalıştığı masasından kalkarak pencereden dışarı bakıyor. Türk’ün Atası Türk Milletini koruyor, muhafaza ediyor, yeni Türkiye onun koruyucu kuvvetine inanıyor, gelecekteki aydın, bağımsız, sağlam, hür bir hayat duygusu ile hareket ediyor. Bir adam ve bir millet ellerinde bir demet çiçekle yüce tepelere doğrulmaktadır. Onunla bir adım geri gitmek yasaktır. Çünkü bütün millet Atatürk’ün kaldırdığı şanlı çelenk altında yaşamakta ve yaşayacaktır” demiştir.(Nedret Mağmud “Romanya’da Atatürk”, Üçüncü Uluslararası Atatürk Sempozyumu, I, Ankara 1998, s. 165-167)
1938’de Türkiye’yi ziyaret eden diğer bir Romen profesörü Dr. Sabin Opreanu Atatürk hakkında yazdığı yazıda, Prof. Dragoş gibi onun Batı emperyalizmine karşı kazandığı zaferden bahisle emperyalistleri aç kartallara benzeterek Türkiye’nin zayıf ve kansız vücudunu parçalamak üzereyken Türk Milletinin Atatürk’ün liderliğinde vatanı kurtarmaya çalıştığını ve düşmanla yüz yüze boğaz boğaza yapılan savaşlarda M. Kemal Atatürk’ün daima cephede ve ön saflarda bulunduğunu, akıllı ve cesur bir komutan olduğunu söyledikten sonra şöyle devam etmiştir; “Bu büyük millet çeşitli akımlar arasında bir uçtan bir uca savrulmaktan, horlanmaktan ezilmekten, hatta yok olmaktan kurtuluş savaşı sayesinde kurtulmuştur. Türk milleti Atatürk’ün önderliğinde yalnız kurtuluşun değil yükselişin de yolunu bulmuştur...”
Yine bir Romen tarihçisi olan Petre Ghiat Bükreş’te “Bozkurt Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Buhranlı Hayatı” isimli bir eser yayınlamış ve bu eserin ön sözünde Atatürk için şunları söylemiştir. “Tarihin hiçbir döneminde Atatürk gibi usta bir harp yöneticisi, usta bir politikacı, usta bir kumandan görülmemiştir. Atatürk istiklal harbini yetkili ve sorumlu olarak yönetmiştir... Kendi milletini zor şartlarda, savaş meydanlarında yakından tanıdığı için onun gücüne, geleceğine, özgür hayatına inanmıştır...”. Yazar tabiatüstü bir kudrete ve özelliklere sahip olan Göktürklere yol gösteren Bozkurt’u büyük hükümdar Gazi Mustafa Kemal’in kabiliyetini, gücünü göstermek için bir timsal olarak almıştır. Ona göre Anadolu toprağından hiçbir kimse bozkurtu mahvetmemiş onu kovalamaya kalkmamıştır...”