ATATÜRK’ÜN VEFATI VE YABANCI BASIN -2-

ATATÜRK’ÜN VEFATI VE YABANCI BASIN -2-

Milletlerin esareti üzerine kurulmuş kurumlar, yıkılmaya mahkûmdur

esat-atalay-001.jpg
O dönemde birçok ülke, Atatürk’ün, dünyanın en güçlü devletlerine karşı meydan okuyuşunu hem hayretle hem ibretle ve hem de bir ders alarak izlemişti. O, “milletlerin esareti üzerine kurulmuş kurumlar, her tarafta yıkılmaya mahkûmdur” demekle dünya milletlerinin sömürülen halklarına da tercüman olmuştur. (Atatürk, Millî Mücadele yıllarında; “Biz, bu mücadeleye kendi kurtuluşumuz için olduğu kadar, bütün esir doğu milletlerinin kurtuluşu için girişmiş bulunuyoruz” dediğinde onun düşünce ufukları Asya ile birlikte Afrika’yı da kaplıyordu. Örneğin o, “Afrika insanları belki şahsi özgürlüklerini daha önce idrak etmişlerdi. Fırsat bulamadılar. İstilacılar ve onların saldırgan orduları kendilerini hiçbir zaman sıkıştırmaktan geri kalmadı. Fakat bu baskı ne kadar kuvvetli olursa olsun, bu büyük fikir hareketine karşı duramayacaktır. İnsanlığa yönelik fikir hareketi er geç başarıya ulaşacaktır. Bütün mazlum milletler, zalimleri bir gün perişan ve yok edeceklerdir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum sözcükleri kalkacak bir insanlık kendisine yakışan bir sosyal öze kavuşacaktır”. (Bkz. Atatürk’ün Söylev Demeçleri, İstanbul 1945, II, s. 278) Bütün bu özellikleriyle XX. yüzyılda, yaşayan ve dünya milletlerince saygı duyulan başarılı devlet adamları arasında seçkin yerini alan Mustafa Kemal Atatürk(Atatürk, dünya barışıyla ilgili olarak bir konuşmasında şunları söylemiştir; “İnsan mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur, anlaşma ve geçinme olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan yoksundur”. Bkz. Atatürk’ün Söylev Demeçler, II, s. 29), çeşitli icraatlarıyla çok yönlü bir lider olarak tanınmıştır. Günümüze kadar gelen birçok tarihçi, sosyolog, düşünür, politikacı ve askerler tarafından incelenmiştir. Onun hakkında sadece batı dillerinde yazılan eser ve makale sayısının binleri aştığı düşünülürse onun önemi kendiliğinden ortaya çıkar.

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu eşiz devlet adamı Atatürk, mücadelesi ve büyük idealleri ile bütün dünyaya örnek olmuş, dost ve düşman bütün ülkelerin takdirini kazanmıştır. Onun düşünceleri ölümünden sonra daha da önem kazanmış, manevi kudreti ve fikirleri Türk milletine ve bütün dünyaya her zaman yol göstermiştir. Atatürk, Türk tarihinin en büyük mimarıdır. O, yüzyıllar süren bir çöküşün arkasından Anadolu’da yeniden dirilişin ve kalkınmanın lideri olmuştur. Hayatını kaybetmiş bir devletin öz cevherinden Türk millî şuurunu uyandırarak bağımsızlık ve millet egemenliğine dayalı yepyeni bir devlet kurmuş, bu devletin sürekliliğini sağlamak için de çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmayı ve geçmeyi hedeflemiştir.

Türk millî mücadelesinin arkasından bütün dünyaya çok önemli bir gerçeği göstermiştir ki; bir millet inançla mücadele ederse mağlup edemeyeceği hiçbir kuvvet yoktur.