Bulgaristan eski Ankara elçisi Pavlov’un imzasıyla Mir Gazetesinde neşredilen makalede onun için şu satırlar vardır; “Harp sonrası Avrupa’nın en şayanı dikkat simalarından biri kayboluyor. Büyük asker cesaretli ıslahatçı ve müstesna devlet adamı Atatürk artık yaşamıyor. Yeni Türkiye’nin tarihi son 15 yıl zarfında onun adına ayrılmaz bir surette bağlıdır. O, Osmanlı İmparatorluğu’nun en vahim anlarından birinde politik sahnede gözükerek memleketin enerjisini canlandırmaya ve millete istikbal için iman ilham etmeye muvaffak olmuştur...” denilerek yaşanılan çetin mücadele anlatılmıştır.
Dvenik Gazetesi başmakalesinde, Atatürk ıslahatlarının olağanüstü önemini kaydettikten sonra, ölen cumhurbaşkanının Bulgarlar arasında kendisini tanıyan ve hayranlıkla takdir eden birçok dostları mevcut olduğunu bildirerek diyor ki; “Bu ölüm Atatürk tarafından başlanan esere nihayet vermemektedir... Türkiye buna devam için icap eden kuvvetlerden mahrum değildir.”
Zora Gazetesi de onun ölümüne duydukları büyük üzüntüyü paylaşırken, Türk milleti için yaptığı büyük fedakârlıklardan özellikle bahsetmiştir. Aynı ifadeleri, Utro ve Zorya gibi diğer Bulgar gazetelerinde de görmek mümkündür. Ayrıca Zora Gazetesinin müdürü Krapçef bir makalesinde, Atatürk’ün ölümünden bahsederken politik sahneden kudretli bir sima, tükenmez bir enerjinin çekilmiş olduğunu söyleyerek, onun parçalanan Türkiye’yi yeniden birleştirdiği ve halk kitlelerini yeni ve medeni bir hayata yönlendirmek için uyandırdığını da yazmıştır.
Slovo Gazetesi başmakalesinde, Türklerin atası unvanını taşıyan muhterem ölünün muazzam eserini ve şayanı hayret ve takdir edilen ıslahatını uzun uzadıya anlatmıştır. Gazetenin müdürü Todor Pavlov Kojuharov’un imzasıyla yayınlanan makalede şöyle yazılıdır; “Atatürk’ün büyük şan ve şerefle dolu ismi Ankara kayalarının üzerinde unutulmaz günlerin hatırası olarak silinmez kalıyor. Bizim yanı başımızda çok büyük ve çok kudretli bir adam bizim muasırımız olarak yaşamıştır. Düşman ordularının istilasını bir yıldırım darbesi gibi defetmek, barış muahedelerini bir kılıç darbesi gibi yok etmek, halifenin asırlık taht ve tacını bir yumruk darbesi ile ortadan kaldırmak, memleketi ıslah etmek ve son ümitsiz hale düşmüş olan bir milletin millî ihtiraslarını uyandırmak ve modern ve manevi bir devlet yaratmak... İşte mucizeler bunlardır. Buna binaen Gladston gibi şunları söylemekte haklıyız. “Dünya bu derece müstesna olan bu adamın ölümünden sonra artık eskisi kadar enteresan değildir”. İşte milletinin atası, kılıç, fikir, kalp ve irade adamı olan Atatürk budur. Milletinin bu büyük evladı aynı zamanda XX. asrın da büyük yurttaşıdır... Atatürk’ün dünyada yarattığı saygı ve sevgi Türk milletinin daha iyi tanınmasını sağladı. Öldüğü zaman bütün dünya ağladı. Vaktiyle ihtiraslarını kan ve ateş içinde boğduğu ve mağlup ettiği devletler bile cenaze törenine bandolar, müfrezeler, mümessiller, çelenkler gönderdiler.”
Kojuharov, bizzat Osmanlı Devleti’nin tarihine, Türkiye’nin geçmişine ve geleceğine sürekli bir ilgi göstermiştir. Çeşitli yazı ve yapıtlarında birçok sorunları üzerinde de durmuştur. Fakat her şeyden önce dikkatini, Atatürk’ün kişiliği ve çok yönlü çalışmaları ile özellikle kumandanlık, devletçilik ve büyük bir politika adamı istidadı, yeni Türkiye’nin kültür kuruculuğu yeteneği çekmiştir. “Bir Merhum” adlı yazısında da özellikle Atatürk’ün tutum ve davranışları, çağdaş Türkiye’nin tarihi rolü, ulusal ve evrensel önemi üzerinde durmuştur.