'Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim' diyen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, Türkler'in ana yurdu hakkında şunları söyler: "Türk Milleti Asya'nın garbında ve Avrupa'nın şarkında olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış, büyük bir yurtta yaşar. Onun adına 'Türkeli' derler. Türk yurdu daha çok büyüktür. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk'e yurtluk etmemiş bir kıt'a yoktur. Bütün dünyada, Asya, Avrupa ve Afrika Türk atalarına yurt olmuştur. Bu hakikatler eski ve hususiyle yeni tarih vesikalarıyla malumdur. Fakat bugünkü Türk Milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur. Çünkü Türk, derin ve şanlı geçmişin, büyük kudretli atalarının mukaddes miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden, o mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla zenginleştireceğinden emindir..." (Atatürk, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1980, s. 537-538).
***
Türk milleti en köklü ve zengin tarihe sahip milletlerin başında gelmesine rağmen, çeşitli sebeplerden dolayı, Atatürk'e kadar bunu gerektiği gibi öğrenme imkanı bulamamıştır. Atatürk, bir taraftan 'Türk Tarihi' ve medeniyetini ilmî metotlarla, belgelere dayalı olarak araştırıp ortaya konulması için çalışmalar başlatmış, direktifler vermiş, diğer taraftan da "Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" diyerek tarih öğretiminin gerektiği şekilde yapılması için faaliyete geçmiştir. Tarih öğretimi, kişiye, dolayısıyla topluma millî kimliğini kazandırmasının yanısıra vatan ve insanlık sevgisini de aşılar.
Mustafa Kemal Atatürk, ilmî esaslara göre 'Türk Tarihi'nin araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların öğretilmesi çalışmalarını bizzat başlatmıştır. Atatürk'ün bu çalışmaları üç noktaya yönelmiştir. Birincisi, Türk ve Dünya tarihini eski, yanlış, ideolojik yaklaşımlardan kurtarmak. İkincisi, dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak. Üçüncüsü ise Türk tarihini ilmî metotlarla modern, orijinal bir tarih haline getirmektir. Atatürk, araştırma yapılırken gerçeklere riayet edilmesi gerektiğini; "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir mahiyet alır" sözleriyle belirtmiştir.
***
Atatürk'ün, Türk tarihinin kısa zamanda araştırılması için verdiği direktiflerin şu iki gayeye yönelik olduğu görülmekte:
a) Türk tarihi başlangıçtan itibaren iyi şekilde araştırılacak ve Türk'lerin kültür ve medeniyet dünyasına katkıları, yetiştirdiği büyük şahsiyetlerin insanlığa hizmetleri ortaya konacaktır. Böylece dünya, Türklerin nasıl şerefli bir geçmişe ve zengin bir kültüre sahip olduğunu öğrenecek ve yeni yetişen Türk çocukları da atalarının şanlı tarihinden haberdar olacak, onlarla övüneceklerdi. Bu, aynı zamanda, Türk milletinin millî birliğini ve heyecanını kuvvetlendirecek, Millî Mücadele yıllarında olduğu gibi, Türkler için, güçlükleri yenmede ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmada büyük bir destek olacaktı. (Devam edecek)