Hele bir de Genelkurmay Başkanlığına çektiği şifre var ki, Mustafa Kemal’in lider hüviyeti onda, âdeta heybetleşir. Henüz kolağasıdır. Binbaşı bile değil, kıdemli yüzbaşıdır. Bu şifrede, sanki Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanının üstündeki bir makam sahibi gibi görünür. Bu şifre, özetle şöyledir:
“Otuz üç yıllık uzun ve uğursuz bir istibdat döneminden sonra, bütün Osmanlı Milleti’nin koruyucu coşkunluğu ile sağlanan ve geri alınan meşru Meşrutiyetimizi, yine istibdat celladının eline vermek amacıyla, bin bir türlü melunca oyun ve karıştırmalarda bulunmuş ve sonunda sanki şeriat istiyormuş gibi, gerçekte şeriata tüm karşı olarak, kanlı bir askerî ayaklanmaya sebep olmuş bulunan hain ve vicdansız istibdatçılarla, birtakım alçak çıkarcıların şeytanca öğütlerine kapılmış, başkentin ve Millet Meclisi’nin al kanlara boyanmasına ve milletin temiz bağrına giderilmesi zor lekeler sürülmesine sebep olmuş bulunan Hassa Ordusu erleriyle, deniz ve tophane erlerinin geçmiş harekâtı altı yüz yıllık lekesiz bir namus ve itaat taşımakta olan kutsal Osmanlı Ordusunu büyük bir utanca uğratmış ve bu lekenin olağanüstü bir hızla temizlenmesi, Yeşilköy ve Çekmece’ye gelmiş olan 2. ve 3. Ordulardan ayrılan muntazam Osmanlı kuvvetleri Anayasa’nın bundan sonra her türlü saldırı ve zedelenmeden korunması, dirlik ve düzenliğin yeniden sağlanması, hafiyelerle alçak çıkarcıların cezalandırılması maksadıyla girişilen her türlü eylemde serbest olabilmek ve böylece Osmanlı Ordusunun namusunu tamamlamak için, İstanbul’da bulunan kara ve deniz silah arkadaşlarından aşağıdaki hususları ister:
1. 31 Mart gününden önce, İstanbul’daki deniz ve kara kıtaları ve gemilerde görevli bütün general, amiral, üssubay ve subayların yeniden kıtalarına iade olunmalarına engel olmayarak, bunların bütün amirlerine körü körüne itaat edeceklerine, siyasi işlere karışmayacaklarına, yalnız askeri görevleriyle uğraşacaklarına yemin ettirileceklerdir.
Ordumuzca alınacak ayaklanmayı bastırma tedbirlerine karışılmayacak. Kendilerini aldatanlarla hafiyeleri kendi subaylarına bildireceklerdir.”
Görüldüğü üzere, millet için ölüm-kalım hali baş gösterdiğinde Mustafa Kemal, üstün yetenekli bir lider olarak meydana çıkmaktadır. Düşünür. Tatbik eder. En güzel ve verimli sonucu da alır.
Trablusgarp savaşları ile Balkan Savaşından da, O’nun liderliği için örnekler verilebilir. Ancak daha fazla uzatmakta bir yarar görmüyoruz.
Birinci Dünya Savaşından
Millî Mücadeleye Kadar:
Atatürk, Çanakkale Savaşlarında büyük zaferler kazanır. Kurulmakta olan bir tümenin kumandanı olarak gittiği Çanakkale Savaşlarında on bir tümen bir süvari tugayı gibi büyük kuvvetlere kumanda eder. Hem de, bu kuvvetlerin kumandanlığını, adeta zorla alır. İlk başarılarından sonra, Arıburnu ve Anafartalar kumandanlığını ister. Cephe kumandanı Almandır. Telefonla konuşulur. Durumu soran Alman kumandanına: “Bir anlık vaktimiz var. Bunu iyi kullandığımız takdirde başarıya ulaşırız. Bunun için de cephedeki kuvvetlerin tamamının benim emrime verilmesi icap eder” der. Alman kumandan; “Çok gelmez mi?” der. Mustafa Kemal ise; “Az gelir” diyerek, tekmil kuvvetlerin kumandasını eline alır.