ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ (09 Kasım 2012)

ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ (09 Kasım 2012)

ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ

Ölümünden önceki son mesajında Türk Ordusu’na inancını belirtiyordu
Bugün 10 Kasım... Türk ulusu 74 yıl önce kaybetti Ata’sını. 1881 yılında Selanik’te dünyaya merhaba diyen o mavi gözler, günümüzden 74 yıl önce 10 Kasım 1938’de saat 9’u 5 geçe Dolmabahçe’de sonsuzluk uykusuna daldı. Mustafa Kemal Atatürk şüphesiz Türk ulusunun yetiştirdiği müstesna bir insandı. Öyle ki onun büyüklüğünü savaş meydanlarında bozguna uğrattığı düşmanları bile kabul ediyordu. Nasıl kabul etmesinler ki; o bir başkomutan, Mareşal’di fakat savaş meydanında, ateş hattında, parlayan süngülerin ışığında ordusunun başındaydı. Esir alınan düşman subayları bile ona hayranlık duyuyor, karşılarında gördüğü kişinin rütbesini merak ediyorlardı. Bu konuyla ilgili anekdotları yazımızın sonunda aktaracağız...
Bu yazı dizimizde; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki hatıralar, yabancıların görüşleri, Atatürk’ün son yılları, İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini kapaması, cenazesinin İstanbul’dan Ankara’ya naklini de içeren anekdotlardan derlediğimiz yazıyı aktarıyoruz... Atatürk’ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova’da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana’ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta Ankara’ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi geldiği için, satın alınan Savarona Yatı’nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul’a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938’de Hatay Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi Atatürk’ü çok sevindirip moralini düzeltti.
Temmuz sonlarına kadar Savarona’da kalan Atatürk’ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O’nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938’de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara’ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938’de kahraman Türk Ordusu’na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu’nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu’na olan güvenini belirtmiştir. (Devam edecek)