ATATÜRK’ÜN İLK MECLİSİ (30 Nisan 2014)

ATATÜRK’ÜN İLK MECLİSİ (30 Nisan 2014)

Benim için dünyada en büyük mükâfat milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır

Ancak Mustafa Kemal Paşa, liderlik otoritesini Büyük Millet Meclisi toplantılarında hiçbir zaman dokundurma yoluyla da olsa kullanmamış, tersine her zaman "Ben bu milletin bir memuruyum" diyerek halkın ve Meclis’in emrinde olduğunu söylemiştir.
İkinci Oturum ve Mustafa
Kemal Paşa’nın ünlü önergesi
24 Nisan 1920 Cumartesi günü sabah saat 10.00’da yeniden toplanan Meclis, milletvekillerinin seçim tutanaklarını inceleyen komisyon raporlarını kabul etti. Daha sonra söz alan Mustafa Kemal Paşa, öğleden önce ve sonra, birisi gizli olarak yapılan [1980 yılında yayımlanan gizli tutanak dergisinin birinci cildinde, gizli oturumda Mustafa Kemal Paşa’nın, ulusal sınırlarımızı elde etmek konusundan başlayarak sınırlarımızdaki Suriye, Irak, Kafkasya, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’la ilgili durumlar, Fransızlarla olan ilişkiler, Yunanlıların doğrudan doğruya İngilizlere dayandığı konularında geniş açıklamaları yer almıştır. TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt 1. s. 2-10 ] beş oturumda, 1918 Mondros Silah Bırakışması’ndan (mütarekesinden) başlayarak Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına değin geçen zaman aralığındaki olaylara ilişkin olarak yer yer çok alkışlanan uzun ve ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Kürsüden inince, o zamana kadarki eylemleri dolayısıyla kendisine teşekkür edildiğinde harfi harfine şöyle konuşmuştur:
"Benim için dünyada en büyük mükâfat, milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır. Meclisi âlinizi teşkil eden âzâyı kiram bütün milletin mümessili olmak itibarıyla, teveccühatını umum milletin teveccühatı gibi telakki ederim. Binaenaleyh, bu dakikada hissettiğim saadetin azametini tarif edemem.
Yalnız hayatımda en zevkli bir an yaşadığımı arzetmekle kesbimübahat eylerim. Teşekküratımı ikmal için şunu ilave etmeliyim ki ben diğer milletdaşlarımdan fazla bu vatana ve bu millete medyun olduğum vazifeden daha fazla bir şey yapmış değilim.
Eğer mütezahir bir muhassala varsa bunu yine milletin bana müteveccih olan enzarı itimadına medyunum ve millet esas olduktan sonra her ferdinin azami muhassalasından istifade edilmek pek tabiidir."[TBMM, Zabit Ceridesi, Devre 1, cilt 1., s. 33]
Bu sözleri o tarihte Meclis’in küçük bir memuru olarak ben de dinledim ve (şiddetli) alkışlara tanık oldum.
Bilindiği gibi Atatürk, yeni Türkçe akımını ve Türkçenin anlaşılması ilkesini başlatıncaya değin, Büyük Nutku’nda bile çok koyu Osmanlıca konuşmuştur, özelliğini bozmamak için o zaman söylediklerini, ağzından çıktığı ve tutanağa geçirildiği biçimde buraya aktardım. Ufak bir çaba ile bunu herkes anlayabilir. Bu sözlerin yalnız son cümlesini bugünkü dile çevirmek isterim:
"Ulusal temel olarak alınca, onun bireylerinin her birindeki potansiyelden en geniş ölçüde yararlanmak pek doğaldır." (Devam edecek)