ATATÜRK’ÜN İLK MECLİSİ (06 Mayıs 2014)

ATATÜRK’ÜN İLK MECLİSİ (06 Mayıs 2014)

Gün gelecek şimdi hepinizin hayal sandığınız reformları gerçekleştireceğim

Bu yazı dizimizi bitirirken Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanan Atatürk ve Meclis adlı incelemesinden kısa bir bölümü aktarmak istiyoruz. Prof. Sadi Irmak yazısına Ünlü Alman edebiyatçı, politikacı, ressam ve doğabilimci Goethe’den bir deyişle başlar: Goethe der ki; "En mutlu insan, ömrünün başıyla sonunu düz bir çizgide birleştirebilendir." Bu deyime, dünya tarihinin yaratıcı simalarından Atatürk en lâyık olandır. 1923’de gerçekleştirdiği kayıtsız şartsız bağımsız, ilerici millet egemenliği gerçeğini 1907’de aynıyla tasarlamış olduğunu şu belgeden açıklıkla anlıyoruz.
O tarihte Selanik’te tanıdığı bir Türkolog olan Malikof’a şunları söylemiştir. "Gün gelecek şimdi hepinizin hayal sandığınız reformları ben gerçekleştireceğim. Mensup olduğum millet bana inanacaktır.
Sultanlık kaldırılmalıdır, devletin yapısı mütecanis(bağdaşık) bir temele dayandırılmalıdır. Din ile devlet birbirinden ayrılmalıdır.
Doğu medeniyetinden ayrılıp Batı medeniyetine yönelmek zorundayız. Erkekle kadın arasındaki farkı kaldırmalıyız. Böylece yeni bir toplum düzeni kurmalıyız. Batı uygarlığına girmemizi zorlaştıran yazıyı kaldırmalıyız. Latin alfabesi kabul etmeliyiz. Kıyafetimize kadar her noktada Batıya yönelmeliyiz. Emin olunuz ki bir gün bütün bu hedeflere ulaşacağız."
Bu tarihten tam bir yıl önce de Mustafa Kemal sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a ilerde Misâk-ı Millî’de gerçekleştireceği vatan haritasının sınırlarını çizmişti. Mustafa Kemal 1919’da da Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit’e Türkiye’nin bir cumhuriyet olacağını "millî sır olarak" tevdi etmişti.
Bütün bunlar gösteriyordu ki Mustafa Kemal, ömrünün başıyla sonunu hiçbir zikzaka yer vermeden düpedüz bir çizgide birleştirebilmiştir.
Bu olağanüstü görünüş mutlu bir rastlantı mıdır, yoksa yılmaz bir azmin, görülmemiş bir inanç ve gayretin sistemli bir ürünü müdür? Şüphe yok ki, bu ikincisidir. Şimdi bu muazzam eseri yaratmış olan insanın başarısını sağlayan zihnî ve ruhî faktörlere bir göz atalım: Mustafa Kemal, bir meşruiyetçidir. Ona göre meşruiyetin temeli, millet iradesidir. Bu iradeye dayanmayan her girişim, meşruiyet dışıdır. Onun için gençlik çağından itibaren daima millî iradeye dayanmayı temel hedef olarak almış ve bu iradeyi yansıtmayan her girişimin karşısında yer almıştır.
1919’da Anadolu’ya geçtiği zaman arkasında Çanakkale zaferi vardı ve milletimizin hemen tek ümidiyle Anadolu, kayıtsız şartsız ona bağlanmaya hazırdı ve başlıca askerî güçlerin başında bulunan Karabekir ve Cebesoy da onun emrine girmeye hazırdılar.
Fakat o, bu yolu tercih etmedi. Milletimizin bir bölümünü de olsa temsil eden Erzurum Kongresi’ne katıldı ve bu kongreden sonra kurulmuş olan temsil heyetinin başına geçti. Bu, mevzii de olsa, millî iradeye bir dayanıştı.
(Devam edecek)