Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Atatürk'ün fikir babası Ziya Gökalp

Sevgili okuyucum; Türk kültürünün çok değerli bilgeleri var.

İşte onlardan birisi de Ziya Gökalp!

Şimdi o görkemli bilgenin yaşamını, sizlere özellikle sunmak istiyorum.

Lütfen bu uzun metni üşenmeden sonuna kadar okuyunuz!

Büyük Türk düşünürü ve Türk Milliyetçisi Ziya Gökalp, 1876 yılında Diyarbakır'da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya, babası Müftüzade Tevfik Efendi, annesi Pirinçcizade Zeliha Hanım'dır.

Ziya Gökalp aydın bir babanın evlâdı. Babası Diyarbakır'da önemli devlet görevlerinde bulunuyordu. Evrak, Matbaa, Nüfus Müdürlüğü gibi... Okuyan yazan birisiydi; Diyarbakır Vilâyetinin resmi gazetesi hüviyetinde olan "Diyerbekir"i çıkartıyor; başyazarlığını yapıyordu. Vatanseverdi; Namık Kemal hayranıydı. Kuşkusuz böyle bir babanın evladı olmakla ancak Ziya Gökalp olunabilirdi.

Ziya Gökalp'in atak karakterinin vatan ve millet sevgisinin, araştırmacı özelliğinin temelinde, babasının koyduğu harçlar vardı.

Diyarbakır Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Mülkiye İdadisi'ne devam etti. İdadi sıralarında "Millet" aşkı ile dolmaya başladı. Milleti padişahtan üstün tutma düşüncesini daha okul sıralarındayken eyleme dönüştürdü. Devlet geleneği, okul törenlerinde "Padişah'ım çok yaşa!" yerine "Milletim çok yaşa!" dedi. Düşüncesinin çilesini daha genç yaştayken çekmeye başladı.

Kendi kendine Fransızca öğrendi. Amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. İslam tarihi ve Tasavvuf konularında incelemelerde bulundu.

Yoğun zihni faaliyetler genç Ziya Gökalp'i bunalttı. Bir ara intihar girişiminde bulundu. Daha sonra yine hayata yeniden sarıldı. Yüksek öğrenim yapmak üzere İstanbul'a geldi. Parasız yatılı olduğu için "Baytar Mekteb-i Alisi"ne yani Yüksek Veteriner Okuluna girdi. Bu okulda Abdülhamid Han'ın yönetimine karşı oluşturulan gizli cemiyetle ilişki kurdu. Okuldan çıkarıldı. Mahkûm oldu. Diyarbakır'a sürgüne gönderildi.

1899'dan 1908 yılına kadar Diyarbakır'da okumakla araştırmakla ve gençleri aydınlatmakla meşgul oldu. "Dicle" adlı bir gazete yayımladı. "İttihat ve Terakki Fırkası"nın Diyarbakır Şubesi'ni kurdu. 1909'da partisinin çağırması üzerine Selanik'e gitti. Kongrede Genel Merkez Üyeliği'ne seçildi. 1911 yılında Selanik'te yayımlanmaya başlayan "Genç Kalemler" Dergisinde düşüncelerini yaymaya başladı. Bu dergilerde:

"Vatan ne Türkiyedir Türklere ne Türkistan

Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Türklere Turan!"

sözleriyle, biten yazılarıyla, Türk gönüllerde, büyük bir heyecan ve etki yarattı. Osmanlılık ruhu gibi, yamalı bir bohça içinde unutulmaya yüz tutmuş Türklüğü ve onun bulunduğu büyük coğrafyayı, şiir diliyle açıkça anlattı.

Bezgin ruhlara bir canlılık, bir tazelik verdi. Türk Sanat ve Edebiyatında olduğu kadar, Türk düşünce hayatında da, yeni bir yön belirledi.

Sürekli yazdı...

Makaleleri ile olgun bir fikri yapıya sahip bulunduğunu gösterdi. Yazılarına çoğunlukla "Tevfik Sedat" imzası atıyor, bazen de "Demirtaş" adını kullanıyordu.

Bir gün derginin yönetiminde bulunan Ali Canip Yöntem dergiye ulaşan Ziya'nın yazısını Gökalp imzası ile yayımladı. Böylece bu ad Türk Edebiyatı, Türk düşüncesi ve Türk Milliyetçiliği tarihinde ebedileşmiş oldu.

Seviyeli bir şekilde sürekli olarak politikanın içinde bulundu. Bir fikir adamının, bir büyük ülkü adamının siyaset içinde bulunması ilk bakışta yadırganabilir. Bu konuda Ziya Gökalp'in siyasete bakış açısı önemlidir. Türkiye'de en ciddi ve etraflı incelemesiyle tanınan Alaaddin Korkmaz; Ziya Gökalp'in bu durumu ile ilgili olarak şöyle diyor:

"Ömrü siyasi hareket ve fırkaların arasında geçmiş olmasına rağmen siyasi faaliyetlerin esasını teşkil eden iktidarın peşinde ve hırsında değildir. Kendisine biçtiği görev, siyasi hareketlerle "fikriyat" yapmak, ilmin gösterdiği icraatı telkin ve tavsiye etmekten ibarettir. İlmi ve siyaseti böyle mukaddes saydığı bir maksat için yapmış, bu vesile ile ortaya bilgin bir şahsiyet çıkmış, portresindeki siyasi çizgiler silinip gittiği halde esas şahsiyeti yaşamıştır."

İttihat ve Terakki Fırkasının genel merkezi İstanbul'a taşınınca, Ziya Gökalp'de İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi'nde Sosyoloji Kürsüsü 'nü kurdu. Türkiye'de Sosyoloji Bilimi'ni başlattı.

Ziya Gökalp, mensubu olduğu partide, sürekli fiikri önderlik yaptı Osmanlı Devleti içinde Türk olmayan gayrimüslim unsurların, "Osmanlılık" fikriyatı içinde tutulamayacağını, böyle bir düşüncenin Türklerin aleyhine olacağını ifade etti.

"Türk Yurdu" dergisinde 20 Mart 1913 tarihinden itibaren tefrika edilmeye başlayan ve daha sonra kitap haline getirilen "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" konulu yazılar zinciri ile kültürel ve politik doğruları ortaya koydu.

Ziya Gökalp şöyle diyordu: "Türk olmak" veya kedilerimi samimi olarak "Türk bilmek" ve bununla da "gurur duymak" durumunda olmalıdırlar. Osmanlıcılık düşüncesinde olanlar devleti yönetmemeli! Türk olmakla gurur duyanlar devleti yönetmeli.

Ziya Gökalp, Türk Ocakları çatısı altında toplanan o zamanki gençliğin fikri önderliğini yaptı. Türk Yurdu Dergisi'nde tarihimize ait değerli incelemeler, ulus aşkı ve heyecanı taşıyan şiirler yayınladı. 12 Temmuz 1917 yılında çıkardığı "Yeni Mecmua"da Türk Milliyetçiliğinin yollarını gösterdi; programını hazırladı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından Malta'ya sürüldü. Dönüşünde Diyarbakır'da "Küçük Mecmua" adı ile bir dergi yayınlamaya başladı. Bu dergide yine vatan sevgisin, Türklük aşkını işledi. Milli Mücadele'yi destekledi. Mustafa Kemal hareketini savundu.

1923 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Başkanı sıfatıyla Ankara'ya geldi. İkinci Büyük Millet Meclisi'nde Diyarbakır Milletvekili olarak bulundu. Milletvekili olmasından kısa bir süre sonra 25 Ekim 1924 tarihinde sonsuzluğa göçtü.

Başlıca eserleri şunlardır: Türk İçtimaiyat Tarihi, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Yeni Hayat, Kızıl Elma, Altın Işık, Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak, Malta Mektupları, Türk Medeniyet Tarihi...

Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları