ATATÜRK’ÜN ALMANYA SEYAHATİ -6-

ATATÜRK’ÜN ALMANYA SEYAHATİ -6-

Atatürk ve yol arkadaşları seyahat boyunca temaslara devam ederler

esat-atalay-001.jpg
Seyehat günleri birbirini izler. Atatürk, Veliaht ile her gün uzun veya kısa görüşmeler yapar; kendisini aydınlatmak, yakın ve samimi yardımlarla desteklemek suretiyle Vahdettin ile bazı şeyler yapılabileceği kanısına varır. Bu düşüncesini Naci Paşa’ya ve diğer yol arkadaşlarına da söyler; Veliaht’ı bu şekilde hazırlamanın bir görev olduğuna işaret eder. Atatürk ve yol arkadaşları seyahat boyunca bu tür temaslara devam ederler.

Nihayet Alman Genel Karargâhının bulunduğu küçük bir kasabaya varırlar. Karargâhın giriş kapısı karşısında yer almış olan çok gösterişli bir Alman birliği Veliaht’ı selâmlar. İmparator, Türk heyetini giriş kapısında karşılar; büyük bir hole geçerler; Hindenburg, Ludendorf ve diğer karargâh erkânı oradadır. Veliaht, beraberinde bulunanları burada İmparatora takdim eder. Mustafa Kemal Paşa’nın takdimi sırasında İmparator, yüksek sesle:

- “16’ncı Kolordu... Anafartalar!” der.

İmparatorun bu sözleri üzerine orada hazır bulunan Alman subaylarının hepsi Atatürk’e bakarlar. Atatürk, mahcup ve mütevazı bir tavırla önüne bakar... Atatürk’ün bu utangaç davranışı üzerine belki de bir hata yapmış olabileceğini düşünen İmparator:

- “Siz 16’ncı Kolordu Komutanlığını ve Anafartalar’ı yapmış olan Mustafa Kemal değil misiniz?” der.

Atatürk, İmparatorun bu sorusuna olumlu cevap verir.

Ertesi günü Hindenburg ve Ludendorf u ziyaret ederler. Bu ziyaretleri Atatürk, anılarında şöyle anlatır:

“Hindenburg’un ufacık bürosunda idik. Mareşal, masasının başında ve sol ilerisindeki koltukta Vahdettin, onun yanında dili mesabesinde (derecesinde) olan Naci Paşa oturuyordu. Ben Hindenburg’un sağına tesadüf eden sandalyede idim. Veliaht ve Hindenburg birbiriyle görüşüyorlardı. Kısa ve merasim kabilinden olan böyle bir mülakatta çok mühim şeyler konuşulmak mutad olmamakla beraber Hindenburg, Veliaht’a bittabii onun delaletiyle bütün Türk milletine çok tesellibahş sözler söylüyor, Veliaht bu tesellibahş beyanata teşekkür ediyordu.

Ben Hindenburg’un ağzından işittiğim sözlerin en nihayet kibar ve misafirperver olduğu için nezaketen sarf edilmekte olduğuna kani olmak istiyordum. Yoksa beyanatın medlulü (sözlerden anlaşılan), beni meyus edecek mahiyette idi. Mükâlemeye iştiraki münasip görmedim; bilâkis mülakatın kısa kesilmesine intizar ediyordum; öyle oldu.

Vahdettin’i Ludendorf da büyük nezaket ve itina ile kabul etti. Denebilir ki, o da Mareşal’in temas ettiği mevzular üzerinde tesellibahş izahatta bulundu. Bilhassa o günlerde şimali garbi (kuzeybatı) cephesi üzerinde itilâf orduları aleyhine başladıkları parlak taarruzdan bahsetti. Bu taarruzu esasen biliyorduk. Fakat taarruzun vasıl olabileceği neticeyi Ludendorf’un lisanından (ağzından) işitmek için sabırsızlanıyordum.

Gördüm ki, mükâlemenin hedefi bu değil. Alman ordusunun taarruz etmekte olduğunu söylemek de Alman millet ve ordusunun ve bütün müttefiklerin kuvvei maneviyelerini yükseltebilecek teminat vermekten ibaretti.