Tekrar gözlerini kapadı. Bu nazikâne sözlere cevap vermeye hazırlanırken, bihuş (şaşkın) bir şahsiyetin huzurunda bulunduğumu fark ettim; cevap vermek mi, yoksa vermemek mi lâzım geldiğinde tereddüt ettim. Naci Paşa’nın yüzüne baktım; o da çok durgundu. Onda bir defa daha tekellüm kudreti (konuşma gücü) mevcut olup olmadığını anlamak için beklemeyi tercih ettim. Biraz sonra gözlerini açtı:
- Seyahat edeceğiz değil mi?
Ben çok sıkılmış, çok muazzep (azap içinde) bir halde:
- Evet seyahat edeceğiz, dedim.
İtiraf edeyim ki, bir mecnun (deli) ile karşı karşıya bulunduğumu derakap (hemen) hissetmiş, fakat mantıkî mükâlemeye (görüşmeye) girişmekten kendimi men etmiştim. Hemen ayağa kalkıp dedim ki:
-Efendi Hazretleri, beraber seyahat edeceğiz; seyahat iki gün sonra başlayacaktır. Perşembe akşamı garda hazır bulunacaksınız; oradan hareket edeceğiz.”
Veliaht’a veda edip odadan çıkarlar; süslü bir saray arabasıyla geri dönerken aralarında aşağı yukarı şöyle bir konuşma geçer:
“Atatürk: -Zavallı, bedbaht, şayanı merhamet... Bunlarla ne olabilir?
Naci Paşa: -Öyledir,
Atatürk: -Bu zavallı yarın padişah olacaktır, kendisinden ne beklenebilir?
Naci Paşa: -Hiç...
Atatürk: -Biz ki, aklımız, mantığımız vardır; biz ki memleketin mukadderatını halini ve âtisini (geleceğini) anlamış insanlarız, ne yapabiliriz?
Naci Paşa: - Güç!..”
Atatürk, bu seyahatin bir bakıma askeri bir gezi olduğunu düşünerek Veliaht’ın askeri üniforma giymesi için kendisine adamlarıyla haber göndermişti. 20 Aralık 1917 Perşembe günü Sirkeci Garı’na geldiklerinde Veliaht’ın sivil giymiş olduğunu gören Atatürk, Veliaht’ın teşrifatçısı İhsan Bey’e: “Ben Veliaht Hazretlerinin üniforma giymesi için haber yollamıştım. Söylediniz mi?” der.
İhsan Bey, söylendiği, ama Veliaht’ın dinlemediği şeklinde cevap verdikten sonra nedenini şöyle açıklar:
-Veliaht’a Feriklik (Korgenerallik) rütbesi verilmiş, sonradan Mirlivalığa (Tuğg.-Tümg.) indirilmiş, buna üzülen Veliaht, ben bu rütbeye tenezzül etmem demiş ve bir daha üniforma giymemiş. Bu seyahatte de aynı nedenle sivil giyinmeyi tercih etmiş.
Sirkeci Garı’nda yapılan uğurlama törenini Atatürk anılarında şöyle anlatıyor:
“Bineceğimiz tren hazırdı. Bir askeri müfreze saffıharp nizamında (merasim düzeninde) Veliaht’ı teşyiye muntazırdı (uğurlamak için bekliyordu). Veliaht’ın yanına yaklaştım. Başkumandan Vekili Enver Paşa da orada idi.
- Bu asker sizi teşyi için hazırdır. Kendilerini selâmlayınız dedim.
Vahdettin yüzüme baktı. Bu bakışıyla:
- Nasıl?
Demek istiyordu. İşaret ettim:
- Siz yürüyünüz, arkanızdan biz geleceğiz.