ATATÜRK’ÜN ALMANYA SEYAHATİ (01 Ocak 2013)

ATATÜRK’ÜN ALMANYA SEYAHATİ (01 Ocak 2013)

ATATÜRK’ÜN ALMANYA SEYAHATİ

Aldığım ciddi bir rapor, fırkanın bir kuvvet olmadığı mahiyetindeydi

İmparator bir köşede ayakta Veliaht ile tatlı tatlı konuşuyor. Ben, arkasını, iki salonun faslı müştereki olan kavsin duvarına dayamış, çok heybetli ve canlı, asil nazarlarında hakayiki (gerçekleri) anladığı görülen, fakat anladıklarını her muhataba söylemekten muhteriz (çekinen) yüksek bir şahsiyet karşısındayım: Hindenburg!
Hindenburg ile görüşmek istiyor, kendisini bilhassa Veliaht ile beraber ziyarete gittiğimiz vakit temas etmiş olduğu tatlı musahabe (sohbet) zeminine sevk etmeye çalışıyordum.
Mareşal, ziyaretimiz esnasında Suriye vaziyetinin ıslah olduğunu, son günlerde yeni ve taze bir süvari fırkasının muharebe meydanına ithal edildiğini söylemişti. Halbuki bu büyük adamın bahsettiği bittabii oradaki kumandanların verdiği rapor muhteviyatıydı. Hakikati halde mevzubahis olan bu süvari fırkası, ben henüz 2’nci Ordu Kumandanı iken, Yıldırım Grubu’nu takviye için bu gruba gönderilmesi talep olunan fırka idi. Ben, 7’nci Ordu Kumandanı olmadan evvel, bu süvari fırkasının teşkil ve teminine çok çalışılmıştı. Ancak toplanılabilen bu seyyar kuvvet o kadar bimecal (güçsüz) idi ki, evvelâ lagar hayvanlarını Resülayn civarındaki otlaklarda beslemek ve ondan sonra kabili istifade bir hale gelip gelmediğini yeniden tetkik etmek lâzımdı. Ben aylarca sonra 7’nci Ordu Kumandanı olduğum zaman bu fırkadan istifade edip edemeyeceğimi tahkik ettim. Aldığım ciddi bir rapor, fırkanın bir kuvvet olmadığı mahiyetindeydi. Alman büyük karargâhında Hindenburg’un ağzından işittiğim şu idi ki, bu fırka muharebe meydanına dahil olmuş ve vaziyet ıslah edilmiştir. Mareşal’e bu macerayı hikâye ettim ve dedim ki:
- Benim söyleyeceğim sözler sizin aldığınız raporlar muhteviyatına uymayabilir. Fakat emniyet edebilirsiniz ki, hakikattir. Bunu kabul ediniz. Sonra Mareşal, siz mühim bir taarruz yapıyorsunuz ve zannetmem ki, buna çok bel bağlamış olasınız; yalnız bana söyler misiniz, emniyetle ümit ettiğiniz hedef ve maksat nedir?
Büyük ve ihtiyatlı asker benim bu sualime cevap verebilir mi idi? Zaten kendisinden bunu beklememeli idim. Bu, belki de biraz laubali vaziyetim, ihtimal İmparator Hazretlerinin sofrasında bize ikram edilen nefis şampanyaların tesiriyle olmuştu.
Mareşal, söylediklerimi dikkatle dinler gibi göründü; fakat çok basit ve şirin bir cevap verdi: (Salonun ortasında duran ve üzerinde muhtelif sigaralar bulunan ufak bir masa vardı.)
- Ekselans, size sigara takdim edebilir miyim?
Hindenburg her şeye cevap vermişti. Ortadaki masaya gittik; kendi eliyle bana bir sigara verdi. Meğer Vahdettin ile konuşan İmparator, bizim temas ve mukâlememiz ile alakadar oluyormuş. Almanca olarak Mareşal’e sordu:
- Ne diyor?
Mareşal cevap verdi:
- Bir şeyler!
(Devam edecek)