Yapacağı devrimler üzerinde yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu
Atatürk vatanı düşman istilâsından kurtardıktan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra, daha yoğun ve daha rahat bir şekilde okumaya koyulmuştur. Artık O, savaş alanlarında kazandığı zaferlerini, kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda yapmayı tasarladığı reformlarla sağlam temellere oturtmak istiyordu. Bunun için de yapacağı devrimler üzerinde, öncelikle kendisinin yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu. Bu nedenle de, o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları yurt dışından getirtiyordu. Bunlardan önemli bulduklarını veya bilmediği bir dilde yazılmış olanlarını en kısa zamanda Türkçeye çevirtiyordu.
Türk Tarih Kurumu
onun eseridir
O’nun, Cumhuriyetin ilânından sonra, hangi konularda, ne gibi eserler okuduğunu gösteren en güvenilir kaynak eser, "Atatürk’ün Özel Kütüphanesinin" katalogudur. Bu katalog, aynı zamanda O’nun eşsiz bir kumandan ve devlet başkanı kişiliği yanında, bir düşün ve kültür hayatının belgelerini göstermesi bakımından da çok önemlidir. Atatürk’ün özel Kütüphanesi’nin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır. O’nda daha askerî lisede iken başlayan bu merak ve ilgi, giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslâm tarihi konularında, Leon Cahun, De Guignes, Leon Caetani, Barthold, Wells vb. gibi tanınmış yabancı yazarların olduğu kadar, Mustafa Celâlettin, Âşıkpaşazade, Peçevi, Hoca Sadeddin, Ahmet Refik, Rıza Nur vb. gibi Türk yazarlarının eserlerini de dikkatle incelemiştir. Kısacası, Atatürk’ün, o güne kadar yazılmış olan tarih kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyleyebiliriz. O, bu engin tarih bilgisinden, siyasal hayatının çeşitli dönemlerinde büyük ölçüde yararlanmıştır. Konuşmalarında, tarihten verdiği örnekler, bazen millî bir heyecan kaynağı, bazen de bilimsel bir tartışma konusu olmuştur. O’nun bu geniş tarih bilgisi, Türk tarihini başlangıcından itibaren ortaya çıkarmayı amaç edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle, sürekli olarak yapılabilmesi için de, "Türk Tarih Kurumu"nu kurmuştur.
Zamanının düşünce
akımlarını izlemiştir
Atatürk’ün yoğun okuma ve çalışma alanlarından bir diğeri de Türk dili üzerinedir. Türk dilini, yabancı dillerden alınmış olan sözcüklerden kurtarıp arı bir Türkçeye kavuşturmak ve dilimiz üzerine ciddi araştırmalar yapılması amacıyla da, "Türk Dil Kurumu"nu kurmuştur. Her iki kurumun çalışmalarıyla, ömrünün sonuna kadar yakından ilgilenmiştir. O’nun önderliğinin özelliğini en iyi belirten Georges Duhamel, "Yeni Türkiye" adlı yapıtında şöyle diyor: "...Bu eser, İngiliz, Fransız, Rus Devrimlerinin başardıklarından büsbütün başkadır. Örneğin, bunlardan hiçbiri dil, yazı gibi konulara el atmamıştır." Atatürk, zamanının düşünce akımlarını da genel olarak izlemiştir. Örneğin, olguculuğun temsilcisi sayılan Auguste Comte’u daha 1916 yılında, Şehbenderzade A. Hilmi’nin, "Allahı İnkâr Mümkün Müdür?" adlı eserinin bir bölümünden tanımış, daha sonra, yazarın "Cours de Philosophic Positive"ini de okumuştur. Öte yandan, akılcılığın temsilcisi sayılan Descartes’in "Discours sur la Methode"unu da okumuştur. Durkheim’i sadece Türkiye’deki temsilcisi olarak kabul edilen Türk düşünürü Ziya Gökalp yoluyla değil, düşünürün eserlerini asıllarından okuyarak tanımıştır. (Devam edecek)