ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK (01 Kasım 2013)

ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK (01 Kasım 2013)

ATATÜRK’E GÖRE ATATÜRK

Ben, kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak yönetmek isterim

İzmir’de, halkla yaptığı bir toplantıda söylemiştir: Efendiler, ben şimdi burada hazırlanmış bir söylev verecek değilim. Amacım halkla, kardeşçe sohbet yapmaktır. Bu dakikadaki konuştuğunuz kimse, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutan değildir; sade bir milletvekili ve sizi çok seven bir hemşeriniz Mustafa Kemal’dir. Bu sebeple benden neler öğrenmek istiyorsanız, serbest olarak sormanızı rica ederim. 1923 (Atatürk’ün S.D., II, s. 84)
Konya ’da esnaf ve tüccarlar tarafından düzenlenen ziyafette, bir tüccarın "Hükümetin, ticaretimizi geliştirmek için ne gibi düşüncelere sahip olduğunu" sorması üzerine verdiği cevap:
-Evvelâ şunu söyleyim ki, bendeniz içinizde hükümet adına değil, meclis adına değil, ordu adına değil, sadece bir milletvekili gibi, belki de yalnız bir arkadaşınız, bir kardeşiniz gibi bulunuyorum. Onun için sorunuza hükümet adına cevap vermeye yetkim yoktur. Eğer sorunuzu ’Sen ne diyorsun? Senin ticaretimiz hakkındaki fikrin nedir?" diye sorsaydınız o zaman cevap vermekte sakınca görmezdim ve kabul ediyorum ki asıl amacınız da budur. 1923 (Atatürk’ün S.D. 11, s. 135-136)
Dolmabahçe Sarayı’nda İstanbul halkı temsilcileriyle yaptığı konuşma sırasında söylemiştir:
Artık bu saray, Allah’ın gölgelerinin değil, gölge olmayan, gerçek olan milletin sarayıdır. Ve ben burada milletin bir bireyi, bir misafiri olarak bulunmakla bahtiyarım. 1927 (Atatürk’ün S.D. II, s.247)
Kendisine "Büyük Atatürk! " diye söz yöneltilmesi üzerine söylediği söz:
-İsmime böyle riyakâr kelimeleri karıştırmayınız. (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955, s. 117)
Ben esasen saraylardan hoşlanmam. Devlet Başkanı olmak zorunluğuyla İstanbul’a geldiğim zaman, Dolmabahçe denilen soğuk bir yerde otururum. Ben orada rahatsız otururum. Ben bir evde oturmaktan, daha rahat ederim. (Hasan Cemil Çambel, Dünya gazetesi, 30. 8. 1952)
Annesi için yaptırılan mermer sandukalı ve uzun yazıtlı kabrin fotoğrafını gördükten ve yazıtta "Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin valide-i muhteremeleri Zübeyde Hanımefendi’nin..." diye başlayan cümleyi okuduktan sonra Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a söyledikleri:
-İlk fırsatta İzmir’e gidersin, bu sandukayı ve yazıtı kaldırtırsın; dağdan iki büyük ve uzun taş getirtirsin, birini olduğu gibi bir temel üzerine yerleştirir, diğerini baş tarafına diktirirsin ve bunun bir yerini biraz düzelttirerek "Atatürk’ün anası Zübeyde burada gömülüdür" diye yazdırırsın, altına da ölüm tarihini koydurursun, yeter! (Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 10)
Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar; evet, bu doğrudur. Benim arzu edip de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. Çünkü, ben zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence diktatör, diğerlerini iradesine boyun eğdirendir. Ben, kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak yönetmek isterim. 1935 (Ayın Tarihi, Sayı: 19, 1935)
Ben de yüz binlerce insanı yönettim; onları ölüme giden yola, seve seve yönelttim. Fakat bir tanesine kamçı kullanmadım. 1923 (Latife Uşaklıgil, Tarih Dünyası,Sayı : 2, 1950)
(Devam edecek)