Asıl uğraşınız analarınızın oldukları gibi, erdemde birinciliğini tutmaktır
Daha Türkkuşu sivil havacılık okulları da kurulmamıştır. Ama manevi kızı Sabiha’ya "Gökçen" soyadını bu kadar önceden vermiştir. Birkaç yıl sonra 1935’de Türkkuşu kurulmuş ve Sabiha Gökçen Atatürk’ün yalnız rızası değil, teşviki ile de ilk Türk kızı olarak planörcü, paraşütçü ve sivil pilot brövelerini almıştır.
Gökçen, Hava Kuvvetlerimizin pilotlarının yetiştirildiği Eskişehir Hava Okulunda eğilim ve öğretime başlar. Atatürk, şahsen bu eğitimi yakından izler ve bir subaydan farksız olarak Askeri Pilot ve Rasıt Brövelerini almasını ister. Böyle de olur. Mezun olduktan sonra 1938’de Dersim Harekâtına da katılarak dünya üzerinde hava harekâtına katılan ilk kadının bir Türk kadını olması gibi bir üne sahip olur.
O yıllarda bir de Keriman Halis isimli bir Türk kızının Cumhuriyet Gazetesi’nin Türkiye’de ilk kez düzenlenen Güzellik Yarışmasını kazanması, daha sonra da, "Dünya Güzeli" seçilmesi olayı vardır. Bu önemsiz gibi görülen hareketin arkasında kuşkusuz ki Atatürk vardı. Keriman Halis’in Avrupa dönüşü, Simplon Ekspresiyle Türk hudutlarına girdiği zaman, eline kendisine (Ece) diye hitap eden Atatürk’ün tebrik mesajı verildiğini ve sınırdan itibaren yapılan ve Atatürk’ten başkasına yapılmayan samimi ve büyük tören gerçekleştirilmişti. Ona, "Kraliçe" diye hitap etmek yerine, sonradan soyadı olan "Ece" deyimini kullanmayı tercih etmişti. Keriman Ece’nin aldığı armağanların muhakkak ki en değerlisi, büyük insanın şu iltifatı idi: "Türk ırkının necip güzelliğinin daima mahfuz olduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Fakat; Keriman, hepimizin işittiği gibi söylemiştir ki: O bütün Türk kızlarının en güzeli olmak iddiâsında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendisini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır.
Şunu ilave edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu, tarihi olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli intihap olunmuş olmasını, çok tabii buldum. Fakat, Türk gençlerine bu münasebetle şunu tahattur ettirmeği (hatırlatmayı) lüzumlu görürüm. Müftehir olduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda (bilimsel biçimde) muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda bir tekâmülün mütemadi (sürekli) tahakkukunu (gerçekleşmesini) ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek fazilette (erdemde) birinciliğini tutmaktır." (Devam edecek)