ATATÜRK VE TÜRK KADINI (22 Ocak 2013)

ATATÜRK VE TÜRK KADINI (22 Ocak 2013)

ATATÜRK VE TÜRK KADINI

Atatürk’ün reformlarını uygulamasında kadına özeI bir güvencesi vardır

Aile Hukuku - Evlilik Müessesesi ve Türk Kadınının sosyal
yaşamında Atatürk döneminin
etkileri:
Kafes gerisine kapatılmış, çarşafla örtülmüş ve sokağa çıkma-sı bile yasaklanmış kuşaklardan sonra, XX. Yüzyılın başındaki fikir hareketlerinin etkisiyle biraz canlanabilmiş olan Türk Kadınının, Atatürk döneminde sosyal yaşam bakımından birdenbire ileriye fırladığı görülür.
Kuşkusuz, bu canlılığı kentte, kültürü gelişmeğe başlamış şehir kadınında daha fazla görebiliriz. Esasen, kırsal alanlarda yaşayan kadınlarımızın şehirlerdeki kadar kapatılmadığı da bir gerçektir.
Atatürk’ün 21 Mart 1923’te Konya’da kadınlarımızla yaptığı konuşmasında, kadınlarımızın geniş kitlesinin "aslında sosyal hayatta erkekle beraber olduğu, eskiden beri Türk Kadınının savaş, tarım, geçim çabasında aynı hizada çalışıp uğraştığını "kabul etmekte, bundan sonra da iş hayatımıza onu ortak etmeyi, ilim, sanat, kültürle oluşan hayatta o’nunla işbirliği yapmayı", tavsiye etmektedir.
Atatürk’ün reform eylemlerinin plânlama ve uygulamasında kadına özeI bir güvencesi vardır. Meselâ, erkekleri uygar milletler kıyafetine sokmak için özel bir kanun çıkarmak zorunda kalır. Şapkayı önce kendisi giyer, orduya giydirir ve yasayı da çıkarır. Kadınlarımızın kıyafetiyle şahsen ilgilidir. Çevresindekileri, Batı kıyafetine giyinmeye teşvik etmekle, sözlü ve yazılı propaganda yapılmasıyla yetinir. Ama kadın giysileri için erkekler gibi özel bir yasaya gereksinme duymaz. "Kadınlarımız bu işi kendi kendileri yapacaklardır" diye güvenini belli eder. Atatürk’ün çocuğu olmamıştı. Yetenekli bulduğu bazı memleket çocuklarını evlat edinmişti. Bunların yetişmeleriyle özel surette ilgilenir. Bir taraftan, her insanın en büyük ihtiyaçlarından olan "yuva ve babalık" duygularını tatmin eder, diğer taraftan da bu çocukları memlekette devrimlerin uygulanmasında örnekler verecek görevlere yöneltir ve yetiştirirdi. Meselâ, "Afet" isimli manevi kızını üniversite kariyerine yetiştiren, hazırlayan kendisidir. İlmî çalışmalarla, onun kanalıyla kadın inkılâbının çeşitli bölümlerini işler.
Afet İnan, Musiki Öğretmen Okulunda yurttaşlık dersinde bir "Belediye Seçimi" uygulaması yaparken kız ve erkek öğrencileri beraberce çalıştırır. Buna bir erkek öğrenci itiraz eder. "Türkiye’de kadınlar belediye seçimine katılamazlar der" haklıdır. Henüz Kanun değişmemiştir. Köşkte, o akşam yemek sırasında sınıfta geçen bu basit olay anlatılır. Atatürk çok ilginç bulur, hemen bu konuda çalışılmasını emreder. Bu çalışmadan sonra da kanun çıkar.
Yine manevi kızlarından Sabiha’ya "Gökçen" soyadı verdiği zaman o henüz bir öğrencidir. Havacılıkla ilgisi yoktur. Atatürk’ün, bürosunda bir kâğıda yazarak kendisine "Gökçen" soyadını verdiğini bildiren tarihî belgeyi çok değerli bir hatıra olarak Gökçen salonunun en mutena köşesine yerleştirmiştir. (Devam edecek)